Lavinya Dergisi
SOBE“Ebe, ebe, ebeeeee.” “Ebe tura bir, iki, üç…” “Bir-ki üçler...” “Denizde dalga hoş geldin abla.” “Aç kapıyı bezirgan başı.” “Laleli belkız içeriye gir kız, ipten çık kız.” “Üç göbek attım yatağıma yattım.” “Huu huu Ayşe Teyze bahçene gireyim mi?” “Çilekli muzlu panda, sana da bana da ısmarla.” “Ekmek tuz yirmi dokuz otuz.” “Patlıcan, patlıycan patlasın senin kocan.” “Eteğimin pilesi saçımı lülesi.” “Hop hop altın top bundan başka oyun yok.”... Bundan başka oyun yok mu? Dakikalardır boşluğa bakıyorum. İçimi kemiren duygular, düşüncelerimi oyalayan sesler var bende. Nedendir bilmiyorum. Çocukluğuma dönmek istiyorum. Sahi ne güzeldi çocukluğum. “Sağ elimde beş parmak, Sol elimde beş parmak. Say bak, say bak, saaaaayyyy bak.” Saymadım parmaklarımı. Sokaklarda nicedir koşturmadım mutlulukla. Telaşsız. Neriman Teyze’nin salçalı ekmeğini yiyemedim. Kızarmış yanaklarımla, su diyerek koşamadım yıllardır evime. Çok güzel ip atlardım ben. 'Ateş' diye bağırırdım gürültülü. Hızlanırdı kızlar komutumla. Mahallenin oğlanları da duysun isterdim başarımı. Sonra başlardım tekerlemeye. “Karga karga gak dedi. Çık şu dala bak dedi.” Şimdi bir kargam bile yok. Almalı mıyım? Mutsuzum ben. Karga da mutsuz olur benimle. Oysa mutluydum. “Teyzesi tepeli, kulakları küpeli...” Kulaklarımda küpe olmayışına içerlerdim. Şimdi renk renk küpe dolu, beyaz takı kutum ama kapağını açmıyorum. Çantamı aldım koluma. “Çıktım paydos yoluna. Ben bir subay beklerken. Çöpçü girdi koluma.” Koluma giren kimse yok. Kalabalık. Kalabalık içinde çok yalnızım. Tek dostum çocukluğum sanki. “Ay dede, ay dede evin barkın nerede?” Benim evim nerede? Ay dede ile aynı kaderimi paylaşıyorum? “Çatlak patlak üstü yuvarlak. Kremalı börek sütlü çörek.” Sütlü çörek mi yesem biraz? İştahlı bir kızdım çocukluğumda. Hayır şimdi canım istemiyor. Ne çörek ne börek... “Karpuzu kestim bal çıktı. Kız senin başın kel çıktı.” Yok benim başım kel çıkmadı. Büyüdükçe ruhum kelleşti. Buldum galiba! Tekrar çocuk olayım ben. Hiç olmazsa birkaç dakikalığına. Siz saklanın. Ben saymaya başlıyorum. “Bir, iki, üç, dört, beş... Önüm arkam sağım solum SOBEEEEEEEEE...”