Lavinya Dergisi

MAVİ
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

'Paletinde hep aynı renkler var' dedi. Kulak asmadım. Günler geçti. Aynı renkleri yine, yeniden sıktım paletime. Fırçamla dans ettiler durmaksızın. Renkler de mutluydu, fırçam da, resimlerim de. Ve elbette ben de. O bir daha geldi. Bu defa duvara asılı tablolarımı inceledi tek tek. Bakışları şiir gibi olunca, beklentimde yüksekti galiba. Ama beklediğim gibi olmadı kelimeleri. 'Resimlerinde hep aynı tonlarda, biraz sıradan mı?' deyiverdi. Önce şaşırdım ve cevap vermedim. Sonra ben de baktım duvarda asılı hikâyelerime. Belki biraz hakkı vardı. Biraz renklileştirmeliydim tek renk dünyamı. 'Öyle mi? Farkında değilim' dedim. Sustuk...
Bir zaman suskunlukla, gece gündüz oldu, gündüz ise gece. Gündüzlerin birinde paletime farklı renkler sıktım. Yeni hikâyelerimi resimleştirdim. O çok defa daha geldi. Her gelişinde 'Harika, ne kadar cıvıl cıvıl resimler' dedi. Beğenilmek hoşuma gidiyordu. Daha çok, daha çok boyadım. Sevdiğim rengi kullanmaz oluşum önceleri bende bir hüzün yaratmadı. O'nun beğenisi yeterliydi.
Bir zaman yeni renklerle sabah akşam oldu. Akşam ise sabah. Sabahların birinde yeni resimlerime göz attım. Sanki benim değildiler. Sevdiğim renk de bana küsmüş gibiydi. Çok az kullansam da artık, eskisi gibi parıldamıyordu. Elime bir fincan kahve aldım. Gökyüzüne baktım, sonra denize, sonra aynadaki suretime. Gözlerim, o sevdiğim renk gözlerimi de ışıldatmıyordu sanki. Gökyüzü ve deniz de somurtuyordu. Hızla karar verdim. Bütün bunlar benim kuruntumdu. Lakin mutsuzdum.
Bir zaman mutsuzluğumla gün doğdu. Sonra gün battı. Gün batımlarının birinde mutsuzluğumun nedenlerini düşündüm. Her zaman yaptığım gibi paletimi aldım elime. Sadece sevdiğim rengin tonlarını sıktım bu defa. O beğenir mi? diye düşünmedim. Mutlu olmak için önce ben beğenmeliydim. İç sesim bana günledir bunu fısıldıyordu. Gökyüzünü çizdim, açıklı koyulu, sonra denizi, sonra mavi bir sincap çizdim. Mavi sincap olur muydu? Neden olmasın? Benim düşüm, benim hikâyemdi bu. Mavi sincabın yanına, mavi fındıklar da çizdim. Afiyetle yiyebilirdi sincabım. Boyadım. Boyadım. İşte olmuştu. Artık mutluydum. Beni asıl mutlu edeni bulmuştum.
“Ben olmak ve yanında sonsuz bir mavi...”