Lavinya Dergisi

ARDIMIZDA KALANLAR
Arşiv

Eski Yazar Yazıları

Her yeni güne başlarken ‘bugün güzel bir gün olacak’ düşüncesiyle açıyoruz gözümüzü. Perdemizi aralıyoruz. Güneş ısıtıveriyor yüzümüzü. Ve diyoruz ki: ‘evet, bugün çok güzel bir gün olacak.’ Ta ki ellerimizde bir kelepçe misali olan telefonlarımızı açana kadar. İlk işimiz sosyal medya hesaplarımıza bakmak oluyor şüphesiz. O dakikadan sonra günün güzelliğine olan inancımız azalıyor. Önce, bir yerde kocası tarafından acımasızca öldürülen bir kadının haberi çarpıyor gözümüze. Sonra bir şehit haberi. Daha sonra bir fotoğraf karesi. Topluca zehirlenerek öldürülmüş köpek yavruları. Daha da sonra küçücük bir sigara izmaritiyle kocaman bir alanın kül olduğu haberi... Bunları gördükten sonra her şeyi bir sorgulama ihtiyacı duyuyoruz.
Kadınlarımız. Hepsini başımızın tacı yapmamız gerekirken, aklımızın dahi alamayacağı nedenlerden dolayı evlatlarının gözü önünde canlarına kıydık. Hiçbirinin fikrini almadan, daha küçük yaşta evlendirdik. Bir çocuktan bir anne yapmaya çalıştık. Toplumda en çok kadınların sesi yankılanmalıydı. Biz toplumda kadının adını bile bırakmadık.
Ya hayatının baharında hayata göz yuman yiğitlerimiz? Hepsini haber bültenlerinde birkaç dakikaya sığdırdık. Oysa o al bayraklı tabut başında feryat eden annemizin sesi hepimizin kulağında çınlamalıydı. Ardında bıraktıkları küçücük yavruların gözyaşları hepimizin yüreğine düşmeliydi. Fakat biz ‘daha fazla dayanamayacağım' deyip kanal değiştirdik.
Bırakın birbirimize saygı duymayı, sokaktan usulca geçen bir hayvana bile ilişmeden duramadık. Sevinçle yedikleri son et parçasını zehirleyip verdik. Bir an bile vicdan azabı duymadan yanlarından geçip gittik.
En son, paketten son sigaramızı çıkardık. Çöpünü yere, izmaritini de ciğerlerimize attık. Yeşilimizi siyaha boyadık. Ağacın dalları yükselmeliyken gökyüzüne her yeri kapkara dumanla kapladık. Elimiz kolumuz bağlı geleceğimizin yanışını seyrettik.
Bazılarımıza derin bir iç çektiren şeylerden birkaçı bunlar belki de. Ama sadece iç çekmekle kalmayalım. Bunları kadın-erkek, canlı-cansız olarak nitelendirmeyelim. Hepsini canımızdan bir parça gibi koruyalım. Bir kadın olarak sesimizi çıkaralım. Bir erkek olarak bir kadının haklı sesi olalım. Bir köpeğin başını, bir ağacın yaprağını okşayalım. Ayrıca yaşanan hiçbir şeye göz yummayalım. Unutmayalım. Utanalım.