Lavinya Dergisi
İKİ KULE“Aşk nedir?” Bir tanımı var mıdır? Sadece iyi anlaşanlar mı âşık olur? Veyahut insana özel midir? Bu soruların cevabı herkes için farklı olsa bile; hikayeler anlatılır dilden dile. “Galata kulesi ile Kız kulesi” bu defa iki kahraman kalemimizde. “Kuleler âşık olur mu hiç?” deme dinle. Aşk pek çok kılıkta, bedende. Kulak ver dervişe. Mevlâna der ki; “Bir muammadır aşk, kiminin vicdanına atılan taş, kiminin fakir gönlüne kayılan aş, kiminin de gözünden akıtılan yaştır aşk.” Yani her şey mümkün ahi evrende. Gelelim kahramanların kalplerine; Bu iki kule aşıktır birbirlerine. Aradan geçen boğaz bu aşkı imkânsız hale getirse de. Belki de duydu Hazerfan Ahmet Çelebi Galata Kulesini, tırmandı en tepesine. Elbette asıl amacı uçmaktı karşı sahillere. O kadar ısrar etti ki Kule Çelebi’ye. Yıllarca yazdığı mektupları koydu o da cebine. Uçtu Hazerfan yaklaştı Salacak sahiline. Rüzgâra kapılan mektuplar, dalgalarla ulaştılar Kız Kulesine. Okudu durdu mektupları günlerce. Aşkının karşılıksız olmadığını anladı böylece. Kavuşamadılar ama daha manalı bakıştılar öylece. İşte İstanbul’un en güzel hikayesi oluştu yine bu aşk sayesinde. Yüzyıllara meydan okudular beraberce. Rivayet odur ki; Galata Kulesi âşıkları birleştirir. Bir kadın ve bir erkek ilk defa Galata Kulesine çıkarsa mutlaka evlenir. Fakat yoksa kaderlerinde kavuşamamak, Kule mutlaka engel olurmuş fısıldayarak. Eğer çiftlerden biri daha önce çıktıysa kulenin basamaklarını; işte yine şansı kalmadı. Artık var kaderinde unutulmak. Aşk olmadan, âşık olunmadan geçmez hayat. Derin duygudur; insana, çiçeğe, böceğe, yaradana belki de sadece bir romana bağlanmak. Taş dediğimiz kuleleri bile dile getirmiş mana aramak. Öyleyse tut elinden sevdalandıklarının. Rotan ister Kız Kulesi olsun, ister Galata Kulesi. Kır kabuğunu; ilham al onlardan. Başla sen de olsun diğer bir işin mektup yazmak. Bırak rüzgarlara, dalgalara kavuşsunlar sahibine. Belki beraber çıkarsınız basamakları günü gelince. Selam olsun o güzel aşkları barındıran İstanbul’un güzel çehresine.