Lavinya Dergisi

BİLMEM KAÇINCI MEKTUP
Mehmet BOYACI

Kimseye sorma kimse bilmez bende ki seni, Yalnız sen okursun gözlerim de kendini..

Göğsümün sol tarafında yeni bir dünya kurmuştu. Gerçekten bana ait olan ne varsa hepsinin sahibi o olmuştu, bazılarından haberdar olmasa da. Günlerin nasıl geçtiğinin farkına varmadan göğsümün sol tarafı ağırlaşıyordu. Onun bendeki yeri sizin aklınıza dahi gelmeyecek derece de ve güzellikte idi. Çünkü bir çağ kapatıp yeni bir çağ açmıştı bende. Bir bakış ile nasıl savaş kazanılır, bir gülüş ile nasıl koca ordular bozguna uğratılır canlı canlı göstermişti bana. Gözlerinde görmüştüm.
 
Onu bulmama vesile olan zamanlarda kendimi de arıyordum. Yüreğimi vereceğimi, gözlerinde mühürleneceğimi, onda kendimi bulacağımı nasıl tahmin edebilirdim. Bir insan bir insana nasıl bu kadar benzer. Elinden yüzünden bahsetmiyorum. Gözle görülebilenleri herkes görür. Ben onun kalbindeki merhameti görüp, sözlerinde ki sadakate vuruldum. Kendimi gördüm onda ben.
 
Demek ki insan nasıl yaşar nasıl düşünür nasıl hayal kurarsa, kaderi olmasını istediği de öyle yaşar öyle düşünür ve hep aynı hayalleri kurarmış. Karşısında oturup seni bulana kadar ne dertlere göğüs gerdim demeyi hayal eden bir insan, sabrın ete kemiğe bürünmüş haliymiş. Hasret çekmeye  acı bir şey olarak değil de vuslatı güzelleştirici gözüyle bakmayı bilen insan kavuşmayı hak eden insanmış. Bütün bu duyguları sende hissedince yokladım kalbimi ve orda seni gördüm.
 
Bu sana kaçıncı mektubum bilmiyorum ama sana yazmaktan bıkmamış biriyim ben. Bütün bu yazılanlar bir gün seni yaşamak seninle yaşlanmak için.  Alnıma yazılanı okuyup şükredeceğim gün için. Her şeyi elimin tersiyle itmekten ziyade, her şeyi avuçlarıma anlattığım sensiz gecelerim için. Bu mektup ve bu zamana kadar yazılan her satır gönlümden gönlüne köprü kurmak için. O yollarda yürümek ve yorulmak için. Bir gün bu yollardan seni bana getirmek için...