Lavinya Dergisi

VAKTİNİ BEKLE DE ÖYLE GEL
Mehmet BOYACI

Kimseye sorma kimse bilmez bende ki seni, Yalnız sen okursun gözlerim de kendini..

Onu görünce heyecandan ne yapacağını bilmeyen biriyim. Bütün kurguları bozan bakışları var, bütün gülleri kıskandıracak gülüşleri. İnsanın içini ferahlatan güvenilirliğe sahip. Ondan beklentim ve onun sahip oldukları ve sahip olmak istedikleri, benim hayatımın dönüm noktalarında ettiğim dualarla birebir. Gözlerim buğulu şekilde avuçlarıma fısıldamışım sanki adını. Nasıl da en güzel şekilde kabul oluştur bu böyle. Nasıl da vaktini beklemiş gibi geldin de oturdun yüreğimin senden başkasının yakışmayacağı en güzel koltuğuna. Sen en bunaldığım zamanlarda pencereden perdeyi kaldırarak odaya dolan rüzgarsın. Yüreğimin yangınına yangınlar eklesen de, başı belli sonu belli olmayan meçhul bir zaman diliminde seni beklesem de, kısmet değildir olur ya yine de gelmeyeceksen de, ben yine o bıraktığın bankta, el salladığın otogarda, el ele yürümeye kıyamadığım parkta, ve hep son durakta seni bekliyor olacağım. Vaktini bekle de öyle gel. Gitmemek üzere gel. Gelişin beni bana getirsin. Hasretin yaksın kavursun ama sen yine de vaktini bekle de öyle gel. Vaktinden evvel çiçek açmaz çiçeğim. Bu yolda yorulmalıyız, ayağımız taşlara sürtmeli, dikenler batmalı dizlerimize, gözlerimiz kan çanağı olmalı ama yine de vaktini beklemeliyiz. Zor olsa da meçhul bir zamana kafa tutmak, kolay değil ki vuslata talip olmak. Ben beklerim iki gözüm. Dua eder beklerim. Sabır çeker beklerim. Adından söz ederim. Yeter ki sen vaktini bekle de öyle gel. Temiz yollardan gel ki vuslatımız göklerden onay alsın. Hasretimizin kıymeti olsun. Olur mu benim yüreğimin tek limanı. Seni bekleyeceğim gel olur mu...