Lavinya Dergisi

BİZİM O DEFTER KAPANDI
Mehmet YILDIRIM

Ben zerre koymamışken ağzıma bu meretten, Neden bu kadar sarhoşum şehrinde, Aşkından mı? Yoksa vuslata kavuşmayan bakışlarından mı?

Bir müddet sonra anladım ki çağırmaların da bağırmaların da bir anlamı yok sevda kervanında. Oysa sevgisini bağıra çağıra söylemeyene adam demiyorlar bu çağda. Sessizce sevmek, içinden sevmek, söylememek, adına şiirler yazmamak sevgiden sayılmıyor. Hissettirilmeyen bir sevginin değeri yoktur elbette ama bağırıp çağırmakla sadece laf kalabalığı olacağını da bilen insan da yok artık. Doğru söylüyorsunuz duvarda sizi sevebilir ama sizin için bir şey yapamaz. Bir şeyler yapmasını istediğiniz insan illaki söylemeli mi içindekileri? Cümlelere döküp saatlerce konuşmalı mı? Konuşmayla oluyorsa eğer marifet neresinde bu sevginin? Ya da bir bakışı neden bu kadar çok abartıyorsunuz başkasında gördüğünüzde sözcükleri çok seviyorsanız? Bunlara benim de mantıklı bir açıklamam yok elbette. Ama en önemlisi şu ki insan ne istiyorsa ilk önce ona karar vermeli. Sevmeyi sevilmeyi bir şekilde halleden bir sürü insan var. Önemli olan neyden ne kadar istediği, neyi istemediği... Düşünelim öyleyse, duymak en büyük sevgi göstergesi midir? Yoksa bir bakışta görülmeye değer bir sürü sevgi var mıdır? Ben sevginin her türlüsünü gördüm bu hayatta. Güzel sevmeyi de, hırçın sevmeyi de, zor sevmeyi de, kolay sevmeyi de... Ama gördüğüm en güzel sevgi hiçbir şey söylemeden sadece bakmakla yahut sadece susmakla anlaşılan sevgi. Gerisinin bir önemi olmadığını hepinize bir örnekle açıklamak isterim. Bir insan ne kadar çok sevdiğini güzel sözlerle süsleye süsleye söylese de hissettiremiyorsa zerre etkisi yok karşısındakine. Susarak hissettirmek, bakarak hissettirmek, anlayarak hissettirmek, dinleyerek hissettirmek diye bir şey var bu hayatta ve bazı insanlar bunları yapabiliyor. İçimizde en şanslı insanları seçsek belki de onları seçmeliyiz. Böyle bir çağda konuşmadan anlaşabilen, söylemeden sevgisini hissettirebilen insanlar kadar şanslısı var mıdır ki? Ben bilmiyorum, bilmek isterdim. Çünkü hayatta insanın öğrenebileceği, bileceği en güzel şey kelimeler içinde kaybolmadan anlaşmak ve duygularını hissettirmektir bence. Bu kadar şeyi bilip, söyleyip de kendimin bundan mahrum kalması da benim zaafım, benim zayıflığım olsun diyerek sonu hazırlıyorum. Dedim ya sevmenin her türlüsünü gördüm de sevilmeyi, güzel sevilmeyi bir türlü görmedim. Belki hak etmedim belki denk gelmedim ama ne olursa olsun denedim, denedim. Şimdi kaldığım yerden devam edebilir miyim diye soruyorum kendime. Çağa ayak uydurmadan, bağırıp çağırmadan sessizce sevmeye devam edebilir miyim? Huylu huyundan da vazgeçmez demişler. Ben sessizce seven, sevgiyle bakmaya çalışan, içinde deli taylar koşturan, dışında sükutu sarılan bir adam... Neyi ne kadar severim neyden ne kadar bahseder ne kadar söyler, dillendiririm bilmiyorum. Bildiğim bir şey kaldıysa bu kadar denklemin içinde şayet oda şudur ki; "BİZİM O DEFTER KAPANDI..."