Lavinya Dergisi
MECBURİYETİN HÜZNÜÖmrü ferahlatan mis kokulu sabahları duymak için, gerçek sevgiye ulaşmaktaydı hep umut.
Yalnızlığı sözcüklerle parçalayan bir şairin hüznü Uzak evlerin mecbur sobalarına sarılan çocuk ellerin çatlağı Beklenmedik bir sözcükle buluşan kulakların isyanı Ani bir yudumla dilin yanması İşçilerin çabuk molalarında hızla içilen Sıcak ve yavan çayların çaresizliği Kavurur yüreği ansızın Kızgın bir hayatta yaşama mecburiyeti… Anısız sokağım iç çeker bir akşamüstü tazeliğinde Hiç ama hiç kimselerin öpüşmediği bir sokağın matemi Aşka tanık olamamanın gölgesinde esmer hüzünleri Ürpertir yokluğun karanlığını ayak sesleri Mecburiyetin hüznünde boğulan hayatların karanlığı Dolaşırken kanımda, ne zaman sokağa çıksam Gölgeme eş ruhumda bir zincirle Bir gölgeye eş olamamanın gölgesinde İçime bulaşır küflü bir yokluğun kokusu…