Lavinya Dergisi

DONA KALMAK
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Soru: "Ne zaman üşürüz?" Eksi bilmem kaç derece ile karşılaşınca mı? Kar, tipi, yağmur, boran, soğuk etkenimizi? Sıcak soba özlemi hangi sıklıkla tüter burnumuzda? “Buz kesmek” deyimini kullanmayan var mıdır aramızda? Peki dilimiz lal, kalbimiz taş oldu mu bakışlarımızda? Saçaklardaki cam kırıklarını andıran beyazlar düştü mü yamacımıza? Buzdan hikaye olur mu deme; insanoğlu ve doğa, ilhamla harmanlanmakta… Peki, Güneş’e yakın olduğu halde neden buz tutar zirveler? İçimizdeki kış umutsuzluğa döner mi acımasızca? Karlar donar mı zihnimizde? O, bu, şu, onlar, bunlar, şunlar… Türkçe dersimizin tekil ve çoğul şahısları ortaya yuvarlanınca… Hangisi veyahut hangileri acıtır bizi? Kaç mevsim dondurduk kalbimizi? Kapattık kapılarımızı? “Ses gelmesin hanemden, ışık girmesin penceremden.” düşüncelerini dile getirdik? “Aşk” dediğimizin erime noktası ile donma noktası aynı mı? Bir tabak hayal kırıklığını hangi şiire yerleştiririz? Bunca soru sorulur mu deme; Sorular ve cevaplar; hayatla sınanmakta… Cevap: Üşürüz. Soğukta, kışta, ayazda. Ama en çok da canımız yandığında. Tekinsiz bir buz kaplar kalbimizi. Donarız işte o anda. Kah ıssız bir adada olmak isteriz, kimse ulaşamasın. Kah sadece yatağımızda ve yorgan altında. Karanlık ve sevilmeyen bir aydınlık bahtımızda. Bedeni ısıtmak kolay da ruhu eritmek işte zor olan da. Cevapların da ucu çok açık deme; algı ve tecrübe yanı başımızda… Bil: Bir Alaska ağaç kurbağası vardır yaşanlarda. Kış gelince kalbini durdurup, taş kesilir tüm varlığıyla. O küçücük bedenin hayata tutunma çabası şaşkınlık yaratsa da nefes almadan kalması Mevla’nın mucizelerinden ne de olsa. Ne kadar mı kalır o haliyle buzda? Aylarca… Bekler, geçirir kışı, canlanır baharın ilk sıcaklarıyla. Kaldığı yerden devam eder zıplamaya. Minik kurbağaya hayret etme, ayrıntılar ve nimetler inanışta. Not: Mevsimler cilvelidir. Ruh halimizi bağlamayalım salkımlara, tomurcuklara… Eh, insanoğlu zor. Acır, acıtır! Lakin kalbimizi ısıtalım belki en yakın baharda. Benim kışım en beteri deme; nice kara kışlar kavuşur bahara…