Lavinya Dergisi
BAŞKA YOLU YOKİnsan bütün acılarını, bütün kırgınlıklarını, bütün pişmanlıklarını bir torbaya koyup ağzını sıkı sıkı bağlayıp bulduğu ilk durakta atmak istiyor. Hayat yolculuğuna bu yaşamaktan yorulduğu duygulardan uzak devam etmek istiyor. Elini kolunu dermansız bırakan bu hisleri yüreğine gömüp belli etmemeye çalışsa da gözleri ele veriyor insanı. Kaçmak istediklerine takılıp düşüyor her seferinde. Unutmak istediklerini her unuttum deyişinde hatırlıyor. Her unutmak çabasının bir hatırlamak hamlesi olduğunu kendisi de biliyor aslında. İnsan hayatının her alanında düzenine hükmedebiliyor. Ailesine çeki düzen verebiliyor, işinde yükselip başarılı olabiliyor, ekonomik krizlerden etkilenmiyor mesela, arkadaşlarıyla can ciğer olabiliyor ve hayatı dışarıdan fevkalade güzellikte görünebiliyor. Ama gel gör ki gönül düzeni kolay kolay toparlanmıyor. İnsanın kendi içinde öldürüp gömdükleri, bir zaman sonra yeniden dirilebiliyor. Gönül defterine yazıp sildikleri, bir şiirin mısrasında, bir şarkının nakaratında ve bir göz rastlaşmasında yeniden yazılabiliyor. Hükmedemiyor insan buna. Elini tutar, dilini yutar, ayağını yürütmez eder, ama gözlerini saklayamaz insan. Çünkü gözler, gönlümüzün dilidir. Baktığı gözlerden başkası bilmez bu lisanı. Bu dili öğrenmek mecnun yapar insanı. Dedik ya insan kaçmak istiyor bazen. Yanına eşyalarını bile almadan uzaklaşmak istiyor. Habersizce ve sessizce çekilmek istiyor köşesine. İnziva da diyebiliriz buna hayattan istifa da. Kimi zaman bir süreliğine, ama çoğu zaman da temelli ayrılmak istiyor insan hayattan. Ne demiştik insan acılarını sıkıntılarını bir torbaya koyup atmak istiyor. Kurtulamayacağını bile bile direniyor insan buna. Yaşamaya devam ettiği her saniye yükü daha da artıyor. Omuzlarından tutup çekiliyor dibe doğru. Kaçmak istediği bu hayat onu her seferinde kıstırıyor bir köşeye. Ya bir gün devrilip kalacak bir yerde, ya da gönlü güzel gözleri güzel çekip alacak insanı şifa olacak bütün dertlere. Başka yolu yok.