Lavinya Dergisi

TERS DÜZ
Mehmet KEKEÇ

Tutsak kaldı dudaklarının arasında, Yüreğinin esaretinden kurtulamayan Seni Seviyorumlar.

Ayazdı. Soğuk hava, avuçlarındaki nasır acısını azaltıyor fakat parmaklarını uyuşturuyordu. Servise yetişmenin verdiği acele, nasırlarını düşünecek zamanı olmadığını hatırlattı. Yol uzun, ayakları yorgundu. Günde on iki saat çalışıyor üstüne gönülsüz/zorunlu mesai yapmanın verdiği yorgunluğu atacak zamanı olmuyordu. Tabanı yırtık ayakkabısı ile koşarken bir ara sendeledi. Servis gelmiş olmalıydı. Servisi her daim beklediği yere geldiğinde, arkadaşlarından kimsenin olmadığını fark etti. Gecikmişti. Fabrikaya yetişmesi için bir taksiye binmeliydi fakat taksiye verebilecek parası da yoktu. Hem daha oğluna verdiği yeni mont sözünü dahi tutamamış olmanın ıstırabı içini kemirip duruyordu. Gidemezse işinden olma ihtimali de bir hayli yüksekti. Ne yapması gerektiği ile ilgili hiçbir fikri yoktu Nefesi ile beyaz duman atarken hayalinde yakmış olduğu efkâr cigarasını tüttürmüş gibi hissetti bir ara. Çok külfet oluyor diye sigarayı da bırakmıştı zaten. Kaldırıma çökmüş kara kara düşünürken bir anda bir ses duydu arkasından; - Selim Usta! Selim Usta hadi koş çabuk ol! Selim sanki karaya oturmuş gemisini kurtarmaya gelmiş tayfalarını görmüş gibiydi. Sevinçten öyle bir sıçradı ki bir çırpıda atıverdi kendini servisin garantisine. İçinde müthiş bir sevinç ve gereksiz bir mahcubiyet vardı. Geç kalmak, yetişememek her insan gibi onun da hakkı olmalıydı. Üşüyen avuçlarını ovuşturmak bir nevi hem ısınmak hem mahcubiyetini hissettirmek için bulduğu harika bir yöntemdi. Herkese içtenlikle teşekkür edip kafasını önce düşüncelere sonra cama yaslayıverdi. Uzun sayılmayacak ama dinlenmeye yetecek fabrika yolculuklarında uyumak en büyük hobisi olabilirdi. Zihninin ve bedeninin yorgunluğuna hiçbir ilaç bu denli iyi gelemezdi. Gözlerini kapadı ama uyumamalıydı. Zaten servise geç kalmıştı... Fabrikaya geldiklerinde üstünü değiştirmek için çamaşır odasının yolunu tutarken Müfit Bey seslendi: -Selim Usta bir an evvel yanıma uğra! -Ü zerimi değiştirip geliyorum Müfit Bey. -Hayır. Üzerini değiştirmene gerek yok. En ivedi şekilde odama bekliyorum. Selim bugün geç kalmış olduğunun duyulduğunu ve bu yüzden azar işiteceğini, hatta işten dahi kovulabileceğini düşünürken mehter adımlar ile Müfit Bey'in odasına vardı. Kapıyı tıklattı ve içeri geçip ellerini önünde bağlayarak Müfit Bey'den önce söze atılıp: - Bir daha olmayacak. Geç kalmam lütfen işimi elimden almayın deyiverdi bir anda. Müfit Bey: -Ne geç kalması Selim Usta ben seni onun için çağırmadım. Sana güzel havadislerim var. Otur lütfen. Selim biraz düşünceli ve meraklı bir şekilde koltuğa ilişti. Küçük gözleri büyümüştü. - Bak Selim Usta söze nasıl başlasam... Yıllardır her türlü nazımızı çektin çok işimizi hallettin. Avni Bey bugün benimle özel olarak görüştü. Uzun zamandan beri yanımızda çalışırsın. İşinden kaytardığını hiç görmedim. Bunun Avni Bey, Orhan Bey bilakis ben de dahil olmak üzere herkes farkında. Bu sebeple benim yanıma geldiler ve senin için birkaç iyi düşüncelerini seninle paylaşmam için beni görevlendirdiler. Yıllardır kirada oturduğunu biliyoruz. Sana yeni yapılan inşaattan bir tane sıfır dayalı döşeli ev veriyoruz. Selim sus pus kaldı. Duyduklarına inanamıyordu. -Ev mi? Diyebildi sadece. -Evet. Hem de sıfır. Önümüzdeki ay bitecek inşaat. Sonrasında senin artık hiç bir iş yapmadan sadece fabrikadaki çalışanların başında ustabaşı olmanı ve sadece işçiler ile aramızda köprü olmanı istiyoruz. Maaşını da iki katına çıkaracağız. Tüm işleri yönetmek senin görevin bundan sonra. Sadece bana sorumlu olacaksın. Selim duydukları karşısında ciddi bir şok geçiriyordu. Çünkü ömrü hayatı boyunca hiçbir zaman bu denli kıymet gördüğünü fark etmemiş, dahası bir evi olabileceğini düşünmemişti. Sevincini paylaşırken uzun uzun kelimeler kullanmak yerine birkaç damla gözyaşı ve "sonsuz kere teşekkürler" sözleri çıkıverdi ağzından Usta Selim'in. Müfit Bey'in uzun uzun onun ve ailesinin geleceğine dair güzel planlarını anlatması duyduğu en eşsiz sesten en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şeydi... Selim rüya görüyordu galiba. Bu zamanda kimse kimseye bunu yapmazdı... Derken servis şoförü seslendi: - Selim Usta hadi hadi kalk. İşten kovulmak mı istiyorsun!