Lavinya Dergisi

MARTI
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Yine bir sabah, uyandım. Döndüm yüzümü güneşe, kapattım gözlerimi. Derin bir nefes aldım. Belki bulut fısıldadı kulağıma. Belki de martı. Çok emin değildim. Her zamanki gibi net duyamadım. Epey zaman sonra; Fısıltılı bir sabahın daha eteğinde, Dayanamadım anlattım sonbahara şaşkınlığımı. Güldü geçti kibarca. Kızdım! Meşe ağacının yaprağıyla konuştum bu defa. “Sence bulut mu, martı mı fısıldayan?” dedim. Baktı o da inanmadı bana. Sararttı son bir çabayla kendini, tutundu dala. Küstüm! Yağmur’a sordum: “Sen bulutu iyi tanırsın.” cümlesini ekledim yılmadan. Dalga geçti, ne kadarda samimiydim oysa. “Bulut sana fısıldamaz, O benimle konuşur, martının dostu da gökyüzüdür, açmaz insana içini.” Cümlesini duydum gürültüyle, nasıl bir fırtınadan çıktıysa. Sustum! Anladım ki inanmaz kimse kelamlarıma. Çok zaman sonra; Uyandım, yine bir sabah mahmurluğuyla. Döndüm yüzümü güneşe, kapattım gözlerimi. Derin bir nefes aldım. Belki bulut fısıldadı bana. Belki de martı. Çok net duyamadım. Düşündüm. Ne fark ederdi ki, hiç kimse inanmasa da. Bana derdini anlatan yardı. Beni sırdaşı seçen oydu. Belli ki gönlü dardı. Bulut ya da martıydı. Sesini tanımasam da, Çok net duyamasam da, Kim olduğunu bulamasam da, Vardı.