Lavinya Dergisi
YALNIZLIKGecenin muhteşem karanlığı, eşsiz sessizliği çökmüştü... Bu esrarengiz, muhteşem gecede benim payıma düşen şey ise koca bir yalnızlıktı. Şehrin sokakları bomboş ve ıssızdı. Sakin bir şekilde ılık ılık esen rüzgâr yüzüme vuruyor tenimde hissediyorum. Kalbimin en derinindeki bir türlü kabuk bağlamayan sürekli kanayan yalnızlık hissi çok ağır gelmişti bedenime bu defa. İlk defa yalnızlık hissi ağır gelmiş ve gözyaşlarıma engel olamamıştım. Yanağımın kenarından yavaşça ve bir o kadarda sessizce, masumca süzülüyordu ki engel olamıyordum belki de engel olmak istemiyordum bu defa. İçimdeki yalnızlık hissi bu defa gerçekten derinden etkilemiş ve sarsmıştı beni. Kendi kendime beynimin içerisinde durmadan dönen sorularla boğuşurken buldum kendimi... Sürekli düşünüyor ve anlam veremiyorum neden ben diyordum. En sağlıklı karar ise eve dönmekti sanırım. Rotamı evin yoluna çevirmiş kulaklığımdaki çalan “Ahmet Kaya’nın Nereden Bileceksiniz” müziği ise bana yolculuğum esnasında eşlik ediyordu. Belki de yalnız değildim ne biliyim işte senden sonra hep böyle oldu sürekli bir eksiklik ve tamamlanamayan yarım kalmış bir hikâye, hayal, düş her neyse isminin pek de önemi yoktu açıkçası sonuç olarak yalnızdım! Belki de kırgınlık! Bak yine aklıma geldi hatırlar mısın? Bana yaşattığın hayal kırıklığını ve ihanetini hayatımın en berbat lanet olası o gün geldi ansızın aklıma… Sonra bir yerde duymuştum veya okumuştum ansızın kulaklarımda çınladı o söz aynen şöyleydi iki kişinin mutsuzluğundansa yalnız olmayı yeğlerim… Aynen böyleydi yalnızdım belki de ama mutluydum, huzurluydum, gülüyordum. Yarım kalmış bir hikâyemiz olabilir fakat bazı anlar hayata ve kadere ihanettir onlar yarım kalmayı hak ediyordur. Her neyse bu hikâyede benim hisseme düşen şey koskoca bir yalnızlıktı... Ya sen! Ya sen ey acımasız sevgili! Senin hikâyen de var mı yarım kalmışlıklar? Yoksa sende gecenin sessizliğinden ve acımasız yalnızlığından aldın mı nasibini? Doğruya unutmuşum kusura bakma en acımasız olan şey senin ihanetindi! Artık kızmıyorum sana biliyor musun? Çünkü sen onu bile hak etmiyorsun! Evin kapısını açarken gürültülü bir sesle şimşek çaktığını duydum. Yağmurun habercisiydi. Kahvemi aldım çalışma masama geçip yağmur manzaralı pencereden hem dışarıyı seyrediyor aynı zamanda yalnızlığı kâğıda yazıyordum veya yazmaya çalışıyordum… Belki de bizim yağmur zannettiğimiz şey gökyüzünün yalnızlığa isyan ettiği, üzüldüğü gözyaşlarıdır… Yalnız çok tehlikeliymiş be sevgili alıştığın zaman vazgeçemiyorsun biliyor musun? Yalnızlığı tanımla deseler sessizliği anlatırım biliyor musun? Çünkü yalnızlık eşittir büyük bir sessizlik. Hani bazen rüyanda çığlık atarsın da kimse duymaz ya seni öyle bir şey sessizliğin içinde duyulmayan bir çığlık! Demir atmıştım yalnızlığa resmen… Deyince aklıma şu beste geldi… Sessiz bir köşede her şeyden uzak meçhul yarınlara terk edilmişim dostluklar yalanmış sevgiler tuzakmış…