Lavinya Dergisi

YAD
Arşiv

Eski Yazar Yazıları

Ayaklarımı yerden keserken sımsıcak toprak Sesimle gürlemeyi öğreniyorum tutulmalardan Geldim gelmenin yırtıklarından sızarak Kaç günü gölgeledi gelişim saymalardan geldim İçimden sayıkladım rakamları ve ayıklayabildim böylece boz karanlıklarını gözlerimin Sırtımı yağmalarken kırık ışıkların yansıması Mesuldür günahların faili bu sızıntıdan Elinde bir şamdanla karşılasa da beni Mum fitillerini biriktirdim ceplerimde Hiçbir çiçeğe fırsat vermedi ateşle muhabbetim Kuru bir kafesin boynunda devinimi süren o kelebeğin Rengi kanatlarının Ve kozası sevmelerinden geldim Ayıpsadım ne varsa gövdemi büken Dindirebildim böylece yağmurun ıslaklığını etimden Eyletebildim bir şeye benzemeyen dürtüsünü yaşamın Kaç bıçak gerekecekse bu bağı kesmek için İçimde tuttum saymayı Işıltısı yetmedi gölgemi aydınlatmaya bıçaklarınızın Yetmeyecek keskinliğiniz Telaşın köpüğü ağzınızı doldururken tüm uzuvlarımla direndim boğulmaya Ben ölülerin doğurduğu kanlı ölüm Ben ışıkların kestiği gölge Ben sevmenin büktüğü bel Oysa, burada oysa demeliydim ve söyledim Öperken kızgın dudaklarından delice bir adamın Gözlerinin içinde dinlenmemeliydim Aksayan dokunuşları ürperirken rüyalarımda Kirlenmemeliydi dalında tutamadığım çiçeklerim Tükürün telaşınızı üzerime artık Yalana bilendi benim de sevmek telaşım Cebimde tuttuğum fitilleri kınamayın Yanmaya değil ateşe meylediyor yeminlerim Anlattığım ne varsa unutun Kırdığım aynaların suçlusu değil mi tövbelerim Kırılan ben, evet benim Siz ayaklarıma kesikler atarken Bu reddediş beni aynalardan, kanlı bir leke gibi yayıyorken, Söz gelimi çok yaşa sevdiğim yaşa ki görsünler onlar Çarmıh dediğin iki metrelik kuyu derin olabilir mi şuramın kuytusundan Göğsümü sarsan nemalanmalarımdan, senden, İnip kalkan nefes ve yük Şu zırvayı unut önce ve sonra Anlama sevişelim, yalanlarına bilenen kesiklerim derin olabilir mi af sancısından