Lavinya Dergisi

YOL KENARI
Gülşah DEMİRCİ

“Susup içime döktüğüm cümlelere boğazımdan geçiş yok Parmak uçlarımla konuşuyorum, duyuyor musun?”

Bugün içimden yollar geçiyor… Yaşanmışlıkların kıyısında bir mola verip aralıyorum bir süredir sıkı sıkıya kapalı tuttuğum kapılarımı... Bulutların ardından parmaklarıma güneş damlıyor, göğün şefkatli kollarının altında soluklanıyorum. Zamanı bölüp saniye saniye içime çekiyorum ve nefes nefes atıyorum üzerimden içime hapsettiğim özgürlüğe sevdalı susuşları. Yollara dağıtıyorum, yollara bölüştürüyorum, kıvrım kıvrım uzanan yollardan topluyorum yine kendimi. Uyumlu bir tezatlığın içindeyim şimdi. Ne de olsa yol kısaldıkça uzuyor hayat muhasebesi ya da uzadıkça kısalıyor iç mesafesi... Bir farkındalık hâli gelip kuruluyor düşünceler otağına, beraber bağdaş kurup oturuyoruz yol kenarına. Can kırıklıkları lastiklerini patlatmış kalbimin, yolda kalmışım. Az gidip uz gidemeden, dere tepe düz dalmışım bilmediğim diyarlara, meğer ne çok yabancı kalmışım kendime. Bunun için af diliyorum kendimden, yollar şahit, ötesi mühim değil, berisi ise teferruat... Yol çizgileri el çizgilerimle karışırken yaz bitmeye yüz tutmuş, Eylül elini uzatmış takvime, kapısını çalmak üzere. Ekinler başlarını eğmiş, can kulağıyla dinliyorlar beni. Avuçlarımda büyüttüğüm, yollarda başlayan bir hikâye, parmak uçlarımdan dökülüyor işte ve yollara vuruyor kendini, noktasını bulmak için. Güneş batıp gitmeye yüz tutmuşken, huzmeleri ile bir not bırakıyor avucuma: "Yol yaşanmışlıktır, yol öğretir... Yol bir hikâyeyi başlatır, bir hikâyeyi bitirir..." Ben yitip giden Güneş'in yalancısıyım, belki de yarım bırakılmış bir cümlenin noktasıyım. Söylenecekler biter, yol bitmez. Yolculuğa devam...