Lavinya Dergisi

SİTEM: GERÇEK HAYAT HİKAYESİ
Osman YAVAN

İnanıyorum ‘‘ Elbet Bir Gün! ’’ İnsan dünya’ da ne için var olduğunu anlayacak…

Vazgeçiyorsun farkında olmadan. İstemsizce, anlamsızca vazgeçiyorsun farkında olmadan! Sen ona bakmaya kıyamazken o seni lime lime ediyor. Canına okuyor. Farkındasın ama susuyorsun. Umut ediyorsun belki de bir gün anlar diye. “Umut” diyorum ne güzel şey değil mi? Olmayacağını bildiğin halde kalbinin içerisinde masum bir beklenti işte. Ben senden yavaş yavaş giderken sen evet sen! Farkında bile olmadın. Bana bu satırları yazdıran keşke diyorum! Sana olan aşkımdan, sevgimden olsaydı. Ama bu satırlar tamamen sana sitem dolu satırlar. İyi ki de yoksun diyorum. Neden mi? Çünkü hatırlıyor musun sana “iyi ki varsın” demiştim. Bu cümleyi söyledikten sonra hiç de iyiye gitmemişti aslında. Her şey tam tersine döndü. Gerçi sen sevmeyi de sevilmeyi de pek becerememiştin. Bir yerde işitmiştim. “Kuru Dalda Gül olur mu? Sevmeyenden Yar Olur mu” diyordu. Resmen seni anlatıyor. Vazgeçmiştim senden yavaş yavaş, sana hissettirmeden. Sen farkında bile değildin ki her şey bitmişti ama anlamamıştın. Bu da çok acıtmıştı beni biliyor musun? Çantada keklik derler ya kendi mi çok kötü hissetmiştim. Resmen her hareketimde istemsizce küçük düşüyordum. Bilmiyorum sen biliyor musun? Umarsızca sevmiştim seni. Hiçbir şey beklemeden sevmiştim seni. Anlamadın, belki de anlamamış gibi davrandın. Vazgeçmiştim senden. Sen farkında bile değildin. “Bir gün gidersem ne yaparsın” diye sormuştum. “Sen ise gülerek sen benden gidemezsin” demiştin. Oysa farkında bile değildin gitmiştim senden. Vazgeçmiştim senden! Uzun yıllar olmuştu. Koska’ca anılar ile dolmuş sekiz yıl. Dile kolay değil mi? Sekiz yıl acısıyla ve en acısıyla! Güzel günler olmadı mı? Elbette oldu ama kırgınlıklar, acılar, mutsuzlar daha çok olunca insan acılarını ve en acılarını, kötü günlerini hatırlıyor. Ne gariptin ama kendini vazgeçilmez sanıyordun. İnsanoğlu da öyle her alanda kendisini vazgeçilmez zannediyor. Unutmayalım ki her insanın “tahammül ve sabır” noktası vardır. Bazen susarsın. Seviyorsun ya hani kanatsa da acıtsa da susarsın. Susarsın çünkü seviyorsun ya istemsizce sessiz kalıyorsun. Deniz kıyısındaki kayalar ve taşlar nasıl suyun bir defa çarpması ile oyulmuyor da defalarca çarpması sonucunda oyuluyor delik deşik oluyor ya işte benim tahammülüm de sabrım da böyle delik deşik oldu! Bende insanım artık diyorsun. İnsana aciz, aptal, ahmak, vs. gibi davranmak, gururunu, şerefini, haysiyetini hiçe sayarak davrandın ya işte denizdeki kaya misali kalbim delik deşik oldu! “Aşk insanın gözünü kör eder” derler. Belki tam manası ile kör etmese de insanın aklı ile değil de kalbi ile karar vermesine sebep oluyor. Ama gördüğün, hissettiğin, farkında olduğun halde susarsın. İşte bunun adı aşk sanırım gözlerin kör, dilin lal olur. Kalbindeki yoğun his ve duygular ile karar verirsin. Korkarsın onu kaybetmekten. Bu yüzden kalbinle istemsizce karar verirsin. Kalbinle değil de aklınla karar verip hükmetmeye başlayınca anlarsın. İşte o zaman vazgeçersin ondan bilerek, isteyerek vazgeçersin! Sitem ediyorum! Beni bir kadın üzdü. Sitem ediyorum! Beni bir kadın üzdüğü için sesimi haykıramadığıma! Sitem ediyorum beni kıran param parça edenin bir kadın olduğuna! Sitem ediyorum çünkü hani her zaman derler ya kadınları erkekler üzer diye. Ben bir erkeğim ve beni bir kadın üzdü. İşte bu yüzden sitem ediyorum! Mesele kadın veya erkek olmak değil. Mesele insan olmak, karakterli olmak umarım bir gün anlarsınız.