Lavinya Dergisi

NE KADAR TANIYORUZ KENDİMİZİ
Arşiv

Eski Yazar Yazıları

İnsanın kendisiyle, ne zaman nerede, nasıl ve hangi şartlar altında tanışacağı hiç belli olmuyor. Öyle ya, Bazen sevdiklerini kaybettiğinde tanıyor kendini. Bazen bir tartışmada, bazen de aynalar karşısında uzun bakışmalar ve derin düşünceler sonrası tanıyor kendini. Aslında kaybolduğu bu hengame ve karmaşada benliğini arıyor insan. Geç olsa da hayat o tanışmayı kendisine sunuyor. Bazı insanlarda bu tanışma fırsatı daha öncelerinden acı bir hayat hikayesiyle tanınıyor. Uzun bir yol... Telaşlı, hengameli ve karmaşanın getirdiği kaos ortamında, ben kimim sorusuyla kendisine şiddetli bir tokat gibi suratına acımasızca çarpılıyor. Çünkü yaşayabilmek kendini tanımaktan ve aynalarla barışık olmaktan ibaretti. İşte o zaman direnebilirdi, işte o zaman savaşabilirdi hayata karşı. Çünkü, güç de olsa sevgi vardı temelinde. En azından yolundaki taşları çiçek görebildi. Evet, herkes herkesin yaşantısı gibi hatta ailesi, sevgisi, tarzları, mekanları gibi şanslı değildi. Yani hayat herkese eşit ve adaletli şartları sunmuyordu. Bazı insanlar güç olsa da hayat yolculuğuna erken başlamak zorunda kalıyor veya mecbur bırakılıyordu. Yaşından büyük kıyafetler, söylenen cümleler vs. gibi. Sanki karanlık ve sonu görünmeyen uzun bir yolun başında saatlerce tek başına yürümek gibi bir şeydi adeta. Peki sizler, bunu hissedebiliyor musunuz? İçinizde. Karanlık ve kimsesizce yürüyebilmek nasıl bir duygu sizce? Acımasızca değil mi? Bir insan için, korkmaz mı karanlıktan? Peki nasıl biterdi bu yol yapayalnızca hiç konuşmadan. Anlıyorum ki Kendimizi tanımak için çok bedeller ödememiz gerekiyormuş bu dünyada. Öyle adımızı, yaşadığımız yeri, yaşımızı bilmekle falan kendimizi bilmiş olmuyor, hatta insanların bizi tanıyor olmaları da fayda vermiyormuş. Başkaları yine kendi gördüğünü düşünüyor. İstedikleri kıyafetleri giydirebiliyorlarmış üzerimize, Mesela bugün beyazsa kıyafetim yarın siyah olabiliyormuş gözlerinde. Tamamen onların renk zevkine bağlı, Eğer sen istersen, tüm dünyanın renklerini al üzerine. Onlar inatla, kapalı ve karanlık görecekler seni. Bu seni umutsuz bir sokağa uğratmasın. Kırıcı, yıpratıcı olabilir elbette, bir insan olarak. Fakat bizler yaşadıklarımızdan ziyade, güçlü olabilmekle imtihandayız. Düşüncelerimizi yönetebildiğimiz kadar da insan. Bırakın herkes, herkes olsun. Bırakın isteyen tüm renkleri alsın üzerine, kendilerini hatasız görüp bütünleşsinler adını dahi bilmedikleri güzel duygularla. Ve bizlerde onları izleyelim daha güçlü daha sessizce.