Lavinya Dergisi
ARINMATutsak kaldı dudaklarının arasında, Yüreğinin esaretinden kurtulamayan Seni Seviyorumlar.
Sessiz ve derinden dökülürken bir bir takvimden ömür yaprakları, ne kadar yaşıyoruz sahiden istediğimiz hayatı? Bu hengame, bu sıradanlık, sorumluluk yüklü omuzlar, şehrin bezdirici trafiği ve hiçbir gerçek hislerine ortak olmayan insan kalabalığı... Ne gülün ateşli kırmızısı, ne elmanın sarısı ne de ışıltılı yıldızlar renklendirmiyor siyah beyaz hayatımızı. Sabahın ilk ışıklarında duyduğumuz kuş sesleri de yitirdi sempatisini. Yorgun ve yaşamaktan hiçbir lezzet almayan ruhsuz bedenler ordusuna dönüşüverdik. Sanki hayat maratonunda ölüme koşan sıradan atletlerdik. Yarıştaydık ama sonuncu olacağımız henüz başından belliydi. Bir yağmur, bir arınma, bir diriliş, yeniden doğuş bekliyor çöle dönüşmüş ruhumuz. Çoğul konuşuyorum fakat belki de bir yabancısı benimdir bu yaşamak denen illetin. Ölüm müydü arınmak? Yoksa ölmeden önce amansız, zamansız göktaşı düşüşü hızında son sonbahara girip, kurumuş yapraklarını bir bir döküp, kardelen cesareti ve duruşu ile İlkbaharı mı beklemek gerekiyordu? Yangın içimizde şehvet ve hiddetle yakıp kül etmekte, sel yüreğimizi taşırıp taşırıp gözlerimizden dökülmekte ve deprem... Deprem beynimizin merkezinde bizi salın salın sallamakta. Hiç doğal olmayan afetler içerde, doğal afetler dışarda her bir yanımızı yara bere içinde bıraktı. Bir yağmur yağmalı adedi ve sayısı yalnız arındıracak kadar. Güneş açmalı ardından dallarımızı yeşertecek miktarda. Hazır sonbahara hazırlanırken toprak, ağaçlar, gökyüzü ve yeryüzündeki binbir alem, doğaya aykırı değil de doğayla birlikte hareket edip, biz de arınmalı bu sonbaharda. Arınmalı ve hazırlanmalı. Ömrümüzün yeniden doğacak baharına ve yazına. Şimdi ne kadar kuru yaprağımız, kuruyan dalımız varsa kurtulmak için hazırlık zamanı. Sonra mı? Sonrası için doğal ol. Doğayla zıtlaşma. O ne yapıyorsa aynısını yap. Belki bu sefer olur. Hadi kalk! Kalk ve arın tüm fazlalıklardan...