Lavinya Dergisi

VEDA MEKTUBU(M)
Gülşen SARIGÖL

"Yazdığın her harf,yazabildiğin her kelam ölümün elinden kurtardığın serçe kuşudur ve serçe telaşlı değilse öldü demektir"...diyerek kalemini kağıtla buluşturmuş milyonlarca insandan sadece bir tanesiyim...

Ne mesafelerin ne de zamanın tanımıdır bence bu veda. Yakın, uzak, yaşanmış, yaşanmamış, var, yok... hepsinin ötesinde kanımca bu veda. Kalbinde yerim bir santim ileri veyahut bir santim geri kayacak olsa işte budur benim vedam... Dağa, kuşa, böceğe, dünyaya, kendime ve sana vedam... Sevmediğim çekip gitmelerin, gidenlerin ardından bakan gözlerin, sesi titreyen annelerin, dudakları ağlayan babaların, dalından koparılan çiçeğin vedası gibi hissi zor benim vedamın da. Hislerin ötesindeki bir hisle veda etmek zorunda kalırsam diye bir gün sana ey sevgili, kalemimi veda sözcükleriyle dolu bu kağıtla buluşturdum bugün. Çünkü bilirim ki hep planlanmış bir eylem değildir bu veda. Birden gelir bazen; alır götürür, bazen bir beden bazen koca bir ruh... Bize de bir gün uğrayacaktır elbet, tattıracaktır kendini yudum yudum. Ve duam odur ki birden gelsin bize bu veda; bizden bağımsız bize gelsin. Gitmeleri istemeyen kalplerimiz her gün daha bir özlemle atsın, uzaklaşan bedenlerimize inat. Üstü kapalı demem odur ki ey sevgili; veda edeceksek bir gün birbirimize ölüm denen olgu yüzünden olsun bu veda. Ve o gün geride kalan sen olursan; sana beni hatırlatan şeylerle yaşamayı öğren olur mu? Yaşarken beceremedim ama ölürken bencil olacağım sevgili... Benden uzak benimle yaşa olur mu? Kirpiklerine değecekse su, yokluğumdan olsun. Uzaklara dalacaksa gözlerin, kısılacaksa bir gün sesin bensizlikten olsun. Vuslatı olmayan bir hasretle her gün yeniden anımsa beni. Ufkun ötesinden seni izliyor olacağım, kim bilir... Gözlerini ufka dik ve sessizce bana beni anlat ey sevgili. Bensiz geçen her an tespih olsun parmaklarına. Ah nasıl da egosu yüksek bir temenni değil mi? Öyle de olması gerekmez mi ey sevgili; düşünsene yok iken sende kalıyorum, sen adeta ben oluyorsun. Bırak biraz da ben ol sevgili. Varmışım gibi otur karşı koltuğa, kahveni elimden içiyormuşsun gibi yudumla, karşında koca bir boşluk değil de gözlerim varmış gibi kırp kirpiklerini. Bensiz -mış gibi bir yaşamla içinde benle yaşa ey sevgili. Diğer yandan bu vedada geride kalan ben olursam sevgili, işte orası hep üç nokta... Ardından bakakalmaktansa ölüm tercihimdir sevgili...