Lavinya Dergisi
SU HAFIZASIZihinde saklama gücü; neyi mi? Yaşanılanları, öğrenilenleri, geçmişi, aşkı, acıyı, umudu... "Hafıza" işte. Var; sende, bende, onda, diğerlerinde... Peki ya suda? Niyetler neden söylenir bakarak berraklığına? Kristalleri mi saklar, bendeki seni anlattığımda? Peki, şişelere yazıp; dilekleri, en sevdiğimiz şiirleri, hüzünleri fırlatırız ama gerçekleşmek için hangi günü bekler yazılanlar? Belki de sırasıyla. Neler birikmiştir sahi akan suda? "Geri dönsün!" dedim yanında defalarca. Ne vaatler, kâh kahkaha, kâh sitem gırla. Unuttuğum oluyor verdiğim sözleri zamanla. O nehir, o deniz, o kıyı hatırlatır mı bana sakladıklarıyla gittiği ilk günü mesela? Gözyaşım damlamıştı, karışmıştı mavisine ya da beyazına. Aslında rengi yok, hafızasının aksine bir parça. Sonra yalnız yıl dönümlerimiz mi çok canımı acıtmıştı yakarcasına? Yine bir kumsalda yalın ayak yürürken bulmuştum kendimi kaçarcasına. Kokunu, sesini anlattım durdum bilmem kaçıncı kez dalgasına. Sevdiğim ilkbahar kokardı, sesi pek kadife sayılmasa da. Bülbül gibi şakımasa da. Bakardı, güzel bakardı gözlerime; okşarcasına. Şikâyetim hep keskin gururuna, sözlerine, fütursuzca. Değişmedi, değişemedi yıllarca. Yoruldum! Susuyorum anlatmaya bu gece de takatim kalmadıysa! Son bir vuruş yapayım, kelamımla: “Çeliğe su verilmedikçe, kılıç kesmez demişler ya! Onun da ruhu çelikten. Suyu hep kendime saklasam da, kestiği her bir uzuv acıyor hala! Konuştum, dertleştim, duvarlar konuşamasa da suyun hafızası var. O biliyor eyy giden sevgili; unutma!”