Lavinya Dergisi

BALIKÇI
Arşiv

Eski Yazar Yazıları

Galata köprüsünde balık tutmadım hiç. Ama en az o balıkçı kadar bilirim, beklemenin sabrını. Hiç oltam olmadı, yemleyip sulara salladığım. Dahası, hiç oltam olmadı. Hiçbir balığı bırakmadım vazgeçip Balıklar unutkan! Unutmaksa yok etmekten iyidir. Balık olmayı da bilirim, balıkçılığı da. Galata’ ya gidelim. Köprüde yürür balıkçıları izleriz. Ben, hiç balık tutmadım. Gelip alırım gelemeyeceksen Gözüm ve yolum zifiridir zaten benim. Toplarım, peşimden salıverilmiş balıkları, Ve aklını çelerim balıkçıların. Sonra hep birlikte yürürüz Gündüzleri kalabalık olur oralar Kaybolmayalım. Geceleyin gelelim. Saat vakti vurduğunda, alnının orta yerinden. Balıkçılar bilir ne yapacağını. Olmadı, vakti de suya atarız. Gece olsun Galata’ya gidelim. Kulesine de, köprüsüne de çıkarız. Aklıma düştüğün zamanlarda İstanbul azat edilir kargaşadan. Düğün alayı kurar, topraklarının insan azimeti yerlerine. İstanbullaşır, İstanbul olabildiği kadar. -Ben, ben olabildiğim kadar. Sen bende İstanbul kadar.- Tıpkı bir genç kız hevesiyle süslenir, sim döker başına. Hiç uslu durmaz geceden şiire seni indirdiğimde. Balık ordum, balıkçı yaverlerim ve ben, Galata’ya çıkarma yaparız gelmezsen. İstanbul da görmez. Epey hoşnutsuz olur halinden oltalar, hevesleri kalır kursağında. Fakat balıkçı; kurtarılır talihinden. Buna değer. Talih zincirinin pasını çözebilirsek, Vakte çarpan kurşunun sekip düştüğü yerden, balıkçı da sabrını azat eder. Galata’yı sırtlanırız işte o zaman. Ne kulesini bırakırım ne köprüsü kalır geriye. Taşırız tüm yüküyle, kavuşmanın şartlı olduğu İki tahta bir urganla bağladığımız köprüye Oturturuz şöyle bir köşesine, balık ikram ederiz. Sever misin Galata? Olmadı sana köfte yaptırırım. Gelmelisin…