Lavinya Dergisi
ÖP KIRIK AYNALARI ALIŞSIN DUDAKLARINDerdin kendini bulmaksa pürüzsüz aynalara inanma. Uzun uzadıya baktıkça sana seni unutturur onlar Dokununca, somutlaşan varlığının omzuna, başını yaslayınca bir de öpülesi gelir Ama alın çizgilerimizi ve dudaklarımızı yaralayan aynalar Bu öpüşmeleri kutsamaz ve kapsayamaz Yabancılaşırsın, zamanı yansımana katınca aynalar Haddini aşar, haddini aşan kendimiz gibi. Haddinden fazla sevmek gibi. ‘Benim mi bu yüz’ Bu dokunduğum hoyrat beden benim mi? Bu yamalı zamanın yaralı aynası benim mi, aynam mı? Bu anlamlandıramadığım anlamaklar? Kırıklarını büyütsek ve taşlasak azgınlığını sızılı paslarının Görünce korkar mısın? insan, korkmalı mı? Cesaret ve esaret çelişkisindeysen hala Alma karşına pürüzsüz aynaları, bir lekesi olsun bir çatlağı Seni puslasın biraz Belki o zaman katlanabilirsin, katlanabiliriz biraz. Çünkü insan ancak çatlaklardan bakabilir özgürce Özgürlük, gerçeği bilmemekse? Kırıklardan süzebilmek ışıkları iyi gelir Ve zaten yaralandıkça anlam bulur acıtan öpüşmeler de. Haddinden fazla öpmemek için parçalanması gerekir öncesinde dudakların En kirlisini seçmelisin ki alıp karşına konuştuğunda lekeli laflar edebil Sesini bile sıradan varsay, yekten işlemesin içine uğultusu Aynanın tortularına çarpsın öyle karışsın şehrin gürültüsüne Yaşamak kadar hırpalansın benliğin Aynaları biliyorsun artık, yaralarını öpebil. Unutma; bizi bize hasarlı aynalardan aldığımız ağrılı anlar öğretir.