Lavinya Dergisi

ÇARESİZLİĞİN DUVARLARI...
Mehmet YILDIRIM

Ben zerre koymamışken ağzıma bu meretten, Neden bu kadar sarhoşum şehrinde, Aşkından mı? Yoksa vuslata kavuşmayan bakışlarından mı?

Kendimi bildim bileli bir telaşın, bir koşturmanın içindeyim. Hep bir yerlere yetişmeye, hep bir şeyleri zamanında yapmaya çalışıyorum. Uyuyorum, uyanıyorum ve koşturuyorum sürekli. Günleri böyle geçen bir insan olarak sana geç kaldım sanırım. Belki de erkendim bilmiyorum ama geç kalınmışlığın hüznü var içimde. Geç kalınmışlık bir insanın keşkesidir, uzun bir yolda her adımından sonra dönüp geriye bakmaktır, pişmanlıktır geç kalınmışlık. Hayat o kadar acımasız ki şu yaşıma kadar telaşımdan başka bir şey öğrenmeme izin vermediği gibi bir de telaşıma düğümler atıp beni yapayalnız bir yolda yürümeye mahkum etti. Gönül almak, adım atmak, güzel sevmek bunların hiçbirini öğrenmeye veyahut öğrenmeyi geçtim düşünmeye bile vaktim olmadı. Dönüp de geriye baktığımda vakit bulamadığım onca şey var ki hangi birinin ucundan tutsam elimde kalıyor artık. Sevmek desen yok, sevilmek nedir hiç tatmamışım. Mutluluk hep filmlerin sonunda, huzur yalnızca doğayla baş başa kaldığım birkaç saatte... Sevilmek demişken içime en çok yaralar açanda bu his sanırım. Seni tanıyıncaya dek sevilmenin ne olduğunu bilmemiş, tatmamış, hissetmemişim ben. Sevilmek güzel bir şeymiş ve ben yabancı olduğum bu duygu karşısında ne yapacağını bilmeyen bir yabani olarak kalmışım... Keşke biraz daha erken çıksaydın karşıma, telaşıma bastırdığım, şu sevginin gücü olsaydı dünya acıları yerine. Yahut keşke biraz daha geç tanısaydım seni, belki biraz olsun dünya telaşımdan, koşturmamdan fırsat bulup şöyle adam akıllı sevebilirdim seni... İşte benim hayatımın özeti, keşke keşke diye inleyip duran dilime, kalbimden başka bir söz gelmez ki. Hep bir keşkeyi bir koşturmayla susturmaya çalıştım. Hep bir pişmanlığı bir telaşla... Kafamın içinde keşkeler çınladı ben koştum, hep geriye baktım ama gözlerimi kapattım, pişmanlık hissettim bir telaşa sarıldım... Sonunda yine telaşlarımla, koşturmalarımla baş başa kaldım. Sevilmek denen şeyi tattım belki ama sevgi denen şeyi kaybettim. Umduğum tek şey belki de kaybettiğim şeyin kazandığım şeyden daha değersiz olmasıydı. Ummaktan başka yolu olmayan çaresiz bir adamı düşünürken sizler, ben çoktan kaybettiğim şeyin boşluğunu hissetmeye başladım...