Lavinya Dergisi
KAYAHAN KİMDİR?Şarkı sözleri, besteleri, gitarıyla tüm ülkeye hitap eden, “Atın beni denizlere” nidasıyla kalbimizdeki duyguyu ayağa kaldıran Kayahan’ın hayat hikayesidir... “Bizimkisi bir aşk hikayesi, siyah beyaz film gibi biraz…” diye her aşkın hayatımızı renklere boğduğunu hissettirirdi mesela. Her cümlesinde tezatlığa yenik düşmüş bir umut, her notasında bin neşe vardı işte. Bugün o, fiziksel olarak hayatımızda olmayabilir; ama onu boşuna sevmediğimizin kanıtı birçok şarkıyla istediğimiz her an beynimizde ve kalbimizde. Bugün de bütün cümlelerim, o iyi ki var diye… Kayahan, 29 Mart 1949’da, İzmir’de Firuzan Hanım ve Albay Süleyman Bey’in oğlu olarak dünyaya geldi. Notalara, müziğe düşkün bir çocuk olarak büyüdü. İlk ve ortaokulu, sanat, bilim, sağlık ve siyaset gibi alanlarda ün yapmış birçok ismin mezun olduğu Fevzi Çakmak İlk ve Ortaokulu’nda okudu; 1959’da mezun olmuştu. Bu okulun binası, 1890’da, Sarıkamış ilçesinde, Rus Çarı 2. Nikola tarafından yaptırıldı. Rus Subayları için 1900’lü yılların başından sonra orduevi olarak kullanılan bina, Ruslar bu bölgeyi terk ettikten sonra, 1926’da Kız Merkez Ortaokulu; kısa bir süre sonra da Fevzi Çakmak İlk ve Ortaokulu olarak hizmete başladı. Bir kahin gibi burada okumanın sonucu olarak değil belki; ama Kayahan da tüm Türkiye’nin tanıdığı ünlü isimlerden olacaktı. Bu okulda bir arada bulunduğu arkadaşları, öğretmenleri, belki de okulun havası, onun da sanatçı yönünü ortaya çıkarmıştı. Aradaki ortaokul macerasını saymazsak, Kayahan’ın çocukluk ve gençlik yılları Ankara’da geçecek; evlenecek ve İstanbul’a yerleşecekti… Kayahan ve Nur Hanım, 8 Mart 1973’te, 18 yıl sürecek bir evliliğe imza attı. 15 Kasım 1991’de boşanan çiftin, 15 Mayıs 1974’te Beste adını verdikleri bir kızları oldu. İstanbul’da yaşıyorlardı; ama onu burada tutan tek sebep, kızının eğitimiydi. Kıvırcık saçları, elinde gitarı, müzik tutkunu, gelecekte bir ülkenin önemli şarkı sözü yazarı ve bestecileri arasında anılacağından habersiz şarkılar çalıp söylüyordu Kayahan. 1971’de ilk 45’liği “Yosun Gözlü Sevgilim / Bir Mektubun Var” ile müzik dünyasına ilk resmi adımını attı. Ancak Norayr Demirci ve Süheyl Denizci ile çıkardığı bu plak tutmayınca profesyonel müzik kariyerine bir süre ara vermek durumunda kaldı. Elbette şarkılar bestelemeye devam ediyordu. 1978’de Türkiye Eurovision elemeleri için “İstanbul Hatırası” adını verdiği şarkısını besteledi. Ancak bu kez de şarkısı Eurovision için yeterli bulunmadı ve son 5 şarkı arasına giremedi. Bir şeylerin yolunda gittiğini hissetmek için çok az daha zamana ihtiyacı vardı. Şans yüzüne aynı yıl güldü. Hazırladığı Eurovision şarkısı ve “Neden Olmasın?” 45’lik olarak çıktı. Bu iki şarkıyla Kayahan sonunda hak ettiği değeri buldu. Bu 45’lik bir güzel ses getirmişti. 1980’de “Bekle Gülüm / Ateş” 45’liği piyasaya sürüldü. 1981’de ise bir Eurovision macerası daha başladı; Kayahan, “Dostluk” şarkısının vokalisti olarak Türkiye Eurovision elemelerine katıldı… Kayahan, 1981’de, Ümit Eroğlu ile çalışarak ilk albümü “Canım Sıkılıyor, Canım”ı çıkardı. O artık tanınan bir sesti. Ancak yine de albümün büyük bir başarı elde ettiği söylenemezdi. Bu albümde, daha sonraki albümlerinde tekrar seslendireceği, dillere pelesenk olmuş şarkıları “Canım Sıkılıyor, Canım", “E Bebeğim” ve “Nartanem” gibi çok özel şarkılar vardı. Aslında başarılı işlerdi; ama evet işte, daha çok başarı elde edeceği günler için zaman vardı. Bu albümde Kayahan için en özel şarkılardan biri “E Bebeğim”di. Yıllar sonra nasıl heyecanla yazdığını şöyle anlatıyordu: “‘Kırmızı pabuçları duruyor başucunda-Başı düşmüş yastığa uyuyor mışıl mışıl’ Bu, büyük kızım Beste. Ben birçok şarkımı bir yıl iki yıl sürede binlerce müsveddeyle yazmışımdır. Ama bu şarkıyı büyük bir heyecanla kendisi kadar zamanda yazdım. Bayram sabahı sabah namazı sırasında gün ışırken o görüntüyle yazmıştım. Benim için en önemli bayram sabahı o bayram olsa gerek”. Kayahan, ilk albümünde yaşadığı burukluktan sonra, şansını tekrar Eurovision’da denedi. 1984’de “Kaç Para?”, 1987’de “Güneşli Bir Resim Çiz Bana” ile Türkiye elemelerine katıldı. 1986’da ise Ayşegül Aldinç ile beraber Kuşadası Altın Güvercin Müzik Yarışması’nda "Geceler" adlı şarkısıyla "Altın Portakal" kazandı. O aslında albümler yapmak, bestelerini ülkesiyle paylaşmak istiyordu. 1986’da TRT’de “Cumartesiden Cumartesiye” adıyla yayınlanan çocuk programında şarkı söyledi. Bunlar bir aslanın miyav diyeceği, minik farenin kükreyeceği şarkıların ilk adımlarıydı. Bir yıl sonra 1987’de “Merhaba Çocuklar” albümünü yaptı. Kayahan henüz asıl çıkışını yapamamıştı; ama bu süreçte Sezen Aksu, Zerrin Özer, Nilüfer, Bilgen Bengü gibi birçok şarkıcının albümlerinde adını şarkı sözü yazarı ve besteci olarak duyurdu. Bilgen Bengü, 1983’te Kayahan’a ait “Gücenme” şarkısını yorumladı. 1988’de de Sezen Aksu’ya, albümü “Sezen Aksu 88” için “Bir Kuş Uçur” bestesini verecekti. Ama Nilüfer ile kuracağı bağ hep özel olacaktı… 1984’te ise Nilüfer ile uzun yıllar sürecek dostlukları ve çalışma hayatlarının ilk adımını attılar. Kayahan, Nilüfer’in “Nilüfer 84” albümüne “Kar Taneleri” şarkısını verdi. Bu şarkı, Kayahan’ın ilk ses getiren şarkılarından biri oldu. Nilüfer ile dostlukları başlamıştı. 1985’te çıkan “Bir Selam Yeter” ve 1987’deki “Geceler” albümünde birlikte çalıştılar. Albümüne adını veren Kayahan bestesi, Akdeniz Müzik Festivali’nde birincilik ödülüne layık görüldü. Kayahan’ın adı, Nilüfer’e verdiği şarkılarla anılır olmuştu ve devamı da gelecekti. Özellikle Nilüfer’in yorumladığı “Geceler”, “Kar Taneleri”, “Esmer Günler”, “Mor Menekşe” gibi birçok şarkısı, Türk Pop müziğinin en iyi besteleri arasına girdi. Kayahan, bu şarkıları 1988’de “Benim Şarkılarım” ve 1990’da “Benim Şarkılarım 2” albümlerinde tekrar yorumlayacaktı. Bu güzel dostluk bir gün telif hakları sebebiyle 15 yıl sürecek bir küskünlüğe bürünecek; Kayahan ve Nilüfer, 14 Şubat 2015'te Beşiktaş'ta Sevgililer Günü dolayısıyla düzenlenen konserde barışacaktı... Kayahan, artık bir şeylerin yolunda gitmesinin sevincini yaşarken bir yandan da hala Eurovision merakı devam ediyordu. 1988’deki Eurovision elemelerine genç müzisyenlerin oluşturduğu “3. Nesil” adlı bir grupla katıldı. Uzun yıllar birlikte çalışacağı İskender Paydaş ile bu grupta tanıştı. Grupta Mirkelam da vardı. Denemeleri başarısız olmuştu. Ancak yine de Kayahan ve 3. Nesil, şansını bir kere de 1989’da denemekten geri durmadı. Bu sene grupta, İskender Paydaş ve Mirkelam’ın yanında Cenk Eroğlu, Hakan Kurşun ve geri vokalde de Demet Sağıroğlu vardı. Elemelerde çaldıkları “Ve Melankoli”, Eurovision’a katılamadı; ama büyük ses getirmişti. 1990’da nihayet yıllar süren çabalarının sonucunu almıştı Kayahan kendi payına. İskender Paydaş, Demet Sağıroğlu ve Aydın Karabulut ile beraber yorumladıkları “Gözlerinin Hapsindeyim”, elemelerde birinci oldu. 1990 Eurovision Şarkı Yarışması Zagreb’de düzenlendi ve Kayahan 21 puan alarak 17. Oldu. Arada hayal kırıklıkları, yeri gelip kendisini yüreklendiren başarıları ile Kayahan, 3 Haziran 1991’de çıkardığı “Yemin Ettim” albümü ile satış rekorları kırdı. Kansere yakalanmış ve doktorlar 6 aylık ömür biçmişti. Albümünü bir sloganla çıkarmıştı: “Yolu sevgiden geçen herkesle, bir gün bir yerde buluşuruz”. Doktorlarhaklı çıkarsa, yollarını kesiştirecek şarkılar vardı. Bunu bir motto haline getirecekti Kayahan… Kazandığı başarının ardından arayı soğutmadan 30 Nisan 1992’de "Odalarda Işıksızım" albümünü çıkardı. Mart 1993’te de Raks Müzik etiketiyle “Son şarkılarım” adını verdiği albümü yaptı. Albümde 10 şarkı vardı ve 10’u da elbette kendisine aitti. “Sarı Şekerim”, “Vazgeçmem”, “Kardeşiz Senle”, “Aman” gibi şarkılar öne çıkmış, dilden dile dolaşmaya başlamıştı. Bu albüm de yüksek bir satış yaparak büyük bir başarı kazandı. Albümün hazırlık aşamasındaki isimler Kayahan için özeldi. Düzenlemeleri Erdal Kızılçay yapıyordu ve yanında İskender Paydaş, Hakan Kurşun gibi genç isimler yer adı. İlk evliliğini 1991’de sonlandıran Kayahan ve Lale Yılmaz, 15 Ekim 1992’de şahitliğini Turgut Özal’ın yaptığı bir törenle evlendi. Ancak bu, kısa süreli bir evlilik oldu. Çift, Temmuz 1993’te boşandı. 1995’te çıkardığı albümle birlikte Kayahan, Türkiye’yi, Demet Sağıroğlu’nun ardından bir naif sesle daha tanıştırdı. Bu genç yeteneğin adı İpek Tüter’di. 1999’da ise, Kayahan, vokalisti İpek Tüter ile evlendi. Ağustos 2000’de Aslı Gönül adını verdikleri kızları dünyaya geldi. Evlilikleri Kayahan’ın ölümüne dek sürdü. Kendi açısından da bizim açımızdan da enfes bir yolculuktu kuşkusuz onunki. 90’ları yaşamış herkes, onun şarkılarıyla büyüdü. Kayahan, Ocak 1995’te “Benim Penceremden” albümü ile bir kez daha onu dinleyen kulakların pasını siliyordu. Bu albümün sloganı, “Sevenleri ayırmayın, sevenler ayrılmayın”dı. Çıkış şarkısı olarak belirlediği “Ben Anadolu Çocuğuyum” ile kültürel erozyon karşısındaki tepkisini dile getiriyordu. Bu albümde bir şarkı vardı ki, pek çok sanatçı tarafından yorumlandı ve büyük ses getirdi: “Allah’ım Neydi Günahım”. Şarkının samimiyeti miydi dinleyenleri çeken bilinmez, bu şarkı çok beğenilmişti. Kayahan, şarkılarında aşkı, sevgiyi yaşatıyor ve bize de hissettiriyordu. Temmuz 1996’da “Canımın Yaprakları” adını verdiği albümün sloganında yolunu yine sevgiden geçirmiş ve "Allah kimseyi sevgisiz bırakmasın” demişti. Bu albümde 8 parça vardı. Bir özelliği ise, kendi evinin stüdyosunda, low-fi teknoloji kullanılarak hazırlanmıştı ve çalıştığı isim, yine İskender Paydaş’tı. 8 şarkıyı da art arda konser atmosferinde kaydettiler ve kliplerinde de konserlerinde yapılan çekimler kullanıldı. Bir insanın sevgiyi, aşkı yitirdiği anda her şeyi yitireceğine inanıyordu ve sevgi kavramına verdiği değeri şöyle dile getiriyordu: “Sevgisiz hiçbir şey yapılmaz. Her şeyin başı sevgidir”. Ertesi yıl Kayahan, “Emrin Olur” albümünü yine aynı isimlerle çalışarak piyasaya sürdü. Bu albüm de Kayahan’ın hayatında bir özel yer buldu. Albümdeki “Şampiyon” şarkısı taraftarı olduğu takım Galatasaray’ın şampiyonluğu için yeniden yorumladı ve Kayahan, “Cimbom Şampiyon” adlı bir single çıkardı. Nisan 1999’da dokuzuncu albümü “Beni Azad Et” raflardaydı. “Beni Azad Et”, “Yine Şişe Bitecek”, “Her Yerde Aynı” gibi şarkıları hit olmuştu. Yılın büyük bölümünü Balıkesir Gömeç’teki Sevgi köyünde Geceler Caddesi ve Mavilim Caddesi’nin kesiştiği Hülyam çıkmazında geçiriyordu. Kurduğu gönül bağından mütevellit buranın sokaklarına, caddelerine Kayahan’ın şarkıları isim olarak verilmişti. Kayahan ise, bunlardan önce bağını “Gömeç” adlı şarkısında notalara dökmüştü. “Gönül sayfamda canım açık seçik, senin adın yazıyor…” 26 Kasım 2000’de çıkardığı “Gönül Sayfam” albümünde böyle diyordu Kayahan. Hepimiz gönül sayfamıza ismini açık seçik kazıdığımız isimlere kaçamak bakışlar atarak söyledik bu şarkıyı… Sonra “Sevdaya Mahsus”, “Söz Güzelim” gibi duygusal parçaları dinledik. Aynı albümde bir de 17 Ağustos depremi felaketi için yazdığı “17 Ağustos” vardı. Kızı Aslı Gönül’e yazdığı “Ninni” de huzur versin diye konmuş gibiydi. Kayahan ucundan kıyısından yakalayıp milenyuma hızlı bir giriş yapmıştı. Yine bir şarkısıyla öylesine çok seven kalbini ve asla unutamayışını anlatıyordu Kayahan; “Ne Oldu Can” diye soruyordu. 17 Aralık 2002’de albümüne de bu şarkının adını vermişti. “Ne Oldu Can”, “Bir Aşk Hikayesi”, “Onsuz Olmuyor”… hepsi buram buram aşk kokan, yıllarca dillerden düşmeyecek şarkılar oluverdiler. Albümü satış rekorları kırmıştı. Her albümünün bir özelliği oluyordu; bir küçük mesajı. Bu albümünde de “Barış Manço” için yazdığı “Bugün Aslında Bayram” şarkısı ile müziğe, sanata ve sanatçıya sahip çıkmanın önemini vurguluyordu. Aslında bir de bayramlara. Bayram sabahlarına, çocuklara aktarılacaklara ayrı bir özenliydi. Kızı Aslı Gönül’e de bu şarkıyla Barış Amcasını tanıtmıştı. Bu albümün vefası, taşıdığı samimiyet diğerlerinden daha çok hissedilmişti sanki. Kayahan, 2003’te Altın Kelebek Onur Ödülü’ne layık görüldü. “Ne Oldu Can” albümü de satış başarısıyla Müyap Ödülü aldı. Büyük başarısının üstüne albümlerine devam ediyordu Kayahan. 2005’te “Kelebeğin Şansı” ve 15 Mart2007’de de son albümü “Biriciğime”yi çıkardı. 2011’de “365 Gün” ve son olarak da 2013’te “Mevsim Hala Sen” singlelerini yayınladı. Yaşamı boyunca çıkardığı albümlerin yanında yurt içinde ve yurt dışında pek çok konser veren Kayahan, gönüllü olduğu işlerle de ön plana çıktı. Özellikle 1992’de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na özel verdiği konserde, Ankara Kızılay Meydanı’nda 160 bini aşkın sevenini bir araya getirdiği konseriyle tarihe geçti. Doğa ve çevre konusundaki duyarlığı da ayrıca bilinirdi. Bu konuya dikkat çekmek için de pek çok yardım konseri verdi. Gönüllü çalışmalarda bulundu. Kayahan ilk kez yumuşak doku kanserine yakalandığında yıl 1990’dı. Atlatmıştı ki, 2005’te ikinci kez aynı kansere yakalandı. 2014’te üçüncü kez yakalanmıştı ve bu son olacaktı. Tedavi görüyordu. İlk kez 1990’da teşhis konulduğunda “Yemin Ettim”i yazmıştı. Bunu hatırlatarak şunları söylemişti: “Yaşanacak günümüz varmış. Ölüm bir ceza değildir, ben öyle düşünüyorum. Devlet hastanesine gittim, Çapa’da tedavi oldum. Söylediklerine göre 6 ay ömrüm kalmıştı. Şu anda onların verdiği sürenin üstünden 21 sene geçti. 10 sene önce tekrar etti, yine tedavi gördüm”. Ancak bu sefer son tedavisiydi. Bir daha görmesine gerek kalmayacaktı. Hastalığı ilerliyordu. 2 kez yendiği yumuşak doku kanserinin tekrar nüksetmesi ve solunum yetmezliği üst üste geldi. Kayahan, 3 Nisan 2015 sabahı, saat 08.00’de hayata gözlerini kapadı. Geriye de onu sonsuza dek yaşatacak şarkıları kaldı. Kariyeri boyunca yazdığı, çaldığı, söylediği yüzlerce şarkıyla ruhumuzu dinlendiren, her albüm sloganında en güzel dileklerini paylaşan bir Kayahan geçti bu dünyadan…