Lavinya Dergisi
TİKSİNTİMidem bulanıyordu, soğuk terler dökülüyordu alnımdan. Ne zaman oraya gitsem ardından midemde sancılı bir bulantı başlıyordu. Tiksintimi aniden üstlerine kusmamak için balkonun demirlerine doğru yaklaşıyordum. Midemin bulantısı bir an önce geçsin diye derin derin nefes alıyordum. Eski tren raylarından artık geçmeyen tren gibiydi zaman, sürekli saatime bakıyordum o anlarda.
O insanları görünce, o kirli dünyaları, o kirli zihinleri görünce, her seferinde geliyordu bu tiksinti. Günlerdir midem bu yüzden bulanıyordu demek ki. Kitaplarla dolu bir odanın içinde yalnızken geçiyordu. Kendi kabuğuma çekilince geçiyordu. Onları hayatımdan çıkardığımı hayal ettiğimde geçiyordu.
- Aman Tanrım, yoksa mizantropi mi bu? Daha neler…
- Evet, evet! Tiksinti bu. Toplumdan, sistemden, davranışlardan, o çarkın insanlarından duyduğum tiksinti. Boş kürsülerin kravatlı kahkahalarından, topuklu ayakkabılarından, jilet gibi takım elbiselerinden, en kötüsü de vesveseli o zihinlerinden tiksinti.
Hepsi birer Julien Sorel değil mi?