Lavinya Dergisi
KATLİAMArkamıza bakmadan yolda yürüyemez olduk. Hava kararmadan koşar adımlarla eve gitmek zorundayız. Ailemiz kızdığı için değil; başımıza bir şey gelmesin diye. Beğendiğimiz şeyler yerine kimsenin bize dönüp bakmayacağı şeyleri giymeyi seçer olduk. İşin aslı biz kadınlar olarak artık özgür yaşayamaz olduk. Her gece yatmadan yeni bir cinayet haberi alıyoruz. Bir kadının ölümüne daha doğrusu vahşice katledilmesine şahitlik ediyoruz. Okuduklarımız, gördüklerimiz midemizi bulandırıyor. Hatta aldığımız nefesten bile utanıyoruz. İstemeden de olsa kendimizi o kadınların yerine koyup düşünmeye başlıyoruz. Güvende hissetmiyoruz ve güvende de değiliz. Bütün bunlar neden oluyor diye çok düşünüyorum. Katliamlara bir sebep bulursam bunun suçlular için bahane olacağını düşünüyorum. Bu katliamların hiçbir bahanesi olamaz. Kalbim acıyor gerçekten. İkbal Uzuner için Ayşenur Halil için, içim yanıyor. Onların yardım çığlıklarını duyamadığımız için hepimiz suçluyuz. Asıl daha korkunç olan şey ne biliyor musunuz? 21. yüzyılda yaşamamıza rağmen; “Kızını dövmeyen dizini döver” gibi katili haklı çıkaran sığ söylemleri işitmemiz. Ortada iki ölüm ve tek bir suçlu olmasına rağmen hala katili aklamaya çalışan insanlar var. Biz iyileşmeye çalıştıkça içimizden birileri buna engel oluyor. Kadınları, onları yetiştiren aileleri suçluyor. Kadın cinayetleri normalleştiriliyor. Bu cinayetlerin bir reklam aracı haline gelmesine ve bu reklam sayesinde gündeme gelen insanlardan midem bulanıyor. Zamanında sırf biraz daha konuşulmak için sanat adı altında paylaşım yapan sanatçılarımızdan alınan ilham dün işlenen cinayete kaynaklık etmiş. Çok kızgınım, çok öfkeliyim. Susana, ön ayak olana, destekleyene, taviz verene kısacası herkese çok öfkeliyim. Acımız ne zaman diner, bu olaylar ne zaman biter bilmiyorum. Bildiğim tek şey bu olaylar karşısında susmayacağım.