Lavinya Dergisi

GÖLGE OYUNU
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

İki karakter; gerçekten yaşayıp yaşamadıkları, yaşadılarsa nerede ve nasıl yaşadıkları kesin olarak bilinmez. Rivayetlere dayanır, nam salar, nesilden nesille aktarılır. Taklide ve karşılıklı konuşmaya dayanır, iki boyutlu tasvirlerle bir perdede oynatılır. Oynatıcısına “Kurgusal” veyahut “Hayali” denilir, yardımcıları “Çırak, Yardak, Dayrezen, Sandık” olarak çağrılır. Sahne esnasında konuşmaların değişmesi baş hareketleri ile yapılır. Bir oyun düşünülsün ki kültürümüzle çağdaşlaştırılır, toplumu bağlar, kahkahaya boğar. Ey Hacivat’ım, Karagöz’üm yolda karşılaşır.

 Hacivat: Merhaba Karagöz’üm, uğurlar olsun!
Karagöz: İftar kokuları burnuna dolsun.
Hacivat: Hah hah hah! Eksik olma, beni yine güldürdün! Aman!
Karagöz: Ne oldu Hacı Cavcav, kel kafanı bit mi ısırdı?
Hacivat: Değil efendim de, sen göbeklenmişsin!
Karagöz: Pataklarım ha, ağzını bozma!
Hacivat: Canım fena bir şey mi söyledim?
Karagöz: Köftehor, “Sen köpek yemişsin.” dedin.
Hacivat: Efendim hiç öyle şey söyler miyim? Göbek yapmışsın diyorum.
Karagöz: Ne zaman börek yapmışsın?
Hacivat: Allah iyiliğini versin, hemen saçmalamaya başladın. Kilo almışsın.
Karagöz: Bende terazi yok ki, kilo alıp ne yapayım?

Konuşma çizgisi devam eder. Tüm salon pür dikkat dinler. Neşeli diyaloglarla oluşan sanat, doksanlarla kapanır ve unutulmaya yüz tutar. Oysa hayal perdesine “Ayna” adı konur, dünyayı yansıttığına inanılır. Daha çok Ramazan ayında aranılır, iftardan sahura vakit geçirmek için sıraya girilir, nefesler tükeninceye kadar oynatılır. Televizyon, radyo, sinema olmayan geçmiş yıllarda onların yerini tutar, iki farklı karakterin replikleri, şiddet içermeyen, saygıyı yitirmeyen, dostluğu tüketmeyen olarak bilinir. Komik öğeler, çifte anlamalar, abartmalar, söz oyunları, ağız taklitleri ile şenlendirilir, bir yandan düşündürür. Ama ne olursa olsun tüm seyirciye sıhhat dilekleri ile başlatılır ve mutlu sonla bitirilir. Kim bilir? Belki sevginin, saygının, dostluğun, kültürün erozyona uğradığı bu çağa bol bol Hacivat ve Karagöz oyunu gereklidir. Hakikatler değerlidir.

Karagöz: Bu akşam bize iftara geleceksiniz.
Hacivat: Karagöz’üm sen bizi kolay kolay iftara davet etmezsin. Bu işin içinde bir bit yeniği var.
Karagöz: Bit yemi yok, fare zehri var.
Hacivat: Pekâlâ sorması ayıptır iftarda bize ne ikram edeceksin?
Karagöz: Köftehor bilmiyor musun? Neler getirirseniz onları beraberce yeriz.

-böyle sonları severiz.-