Kalabalığın içinde kaybolmuşum. Her şey çok büyük, çok korkutucu. Kim olduğum, nereye ait olduğum konusunda zerre fikir sahibi değilim artık. Hızlıca yürüyorum, kalabalığı hınçla geçmeyi çalışıyorum. Kalabalıktan sesler yükseliyor. Garip bir uğultu var duymaya çalışıyorum lakin anlamıyorum. Sessizce
" Hiç zamanında anlaşılmadım ben. Zaten her yere de hep geç kalırım. Çoğu zaman kendi hayatıma bile. Sevginin sevdaya denk düştüğü yarınlar hatırına bir kez daha dönsün dünya. Ben ise insanlık namına karalayacağım birkaç satır daha. Vefa borcum olmasın yakamda..."
"Tutku bedeni ele geçirince, hırs aklı alt eder. Her günün ertesi bir öncekinden beter. Ruhumuz bile zamana esir artık! "
Lavinya Dergisi
YazarlarımızATA'MA MEKTUP
Çok zaman geçti aramızdan ayrılalı. Söyleyecek çok derdim, bu yüzyılın çok sorunu var. Lakin bir tek ismin kaldı geride, elbette ki yadsınamaz tek gerçek Cumhuriyet haricinde. Zaman bizi dönüştürdü, yolundan çıkan o dönülmez yola giren sayamadım kaç candı. Bilakis, zaman senin gençlerini böldü, parç
HOŞ GELDİNİZ
Korkuyla heyecan karıştığında birbirine anlıyorsun bir şeylerin değiştiğini, artık aynı olmadığını. Lakin bir ses içindeki kontrol etmeye çalışır ise seni kaçınılmaz son yakındır. Fazlaca anlam yüklemek ise olası bu süreçte. Her şey hem olması gerektiği gibi hem de olmaması gereken gibi. Bir gün mut
HARABE HER YER
Başka bakıyorum artık dünyaya. Baki kalınan gerçek dünya için kıyılmış onca can varken, değişmemek işten bile değil hâlbuki. Lanet sardı her yeri. Tarumar ettiler koca bir insan kitlesini. Çocuk, kadın, yaşlı, genç demediler kana boyadılar göklerde dalgalanan bayraklarını. Zulme destek veren şüphesi
EKİM'İN HAVALARI BAŞKADIR
Sokaklarda esen her yelde, havadaki o sıcak çikolata kokusunda anımsarım seni. Yapraklarını döken her ağaca seni sorarım.
Bıkmadan usanmadan gelmeni beklerim. Çünkü ben bu hüzün ayında seninle olmak isterim. Ekim’in o kasveti, bilirim baharın alâmetidir. İstanbul’da başka anılırsın lakin herkesi
ERASMUS YAŞASAYDI
Kapkara bir saltanatın altındayız bak çocuk! Doğru bildiğimiz tüm değerler yanlışa döndü. Hakikâtlar ise yalan. Kendini bilge sanan cehalet abideleriyle kaldık bir başımıza. Sonumuza yaklaştık desene. Çocuk sana çok üzülüyorum, yarınlarını almışlar senden. Gözlerini bağlamışlar, sesini kesmişler ve
İNSANLIK KAZANSIN
Ne çok acı çekmişti insanlık tarih boyunca. Savaş döneminde yaşamak, o acıyı en derinden hissetmek, çaresizlik içinde yok olmak hatta yok olmaktan beter olmak. Ah ne acı çekmişlerdir kim bilir! Milyonlarca insan kaybı, isimsiz mezarlar, yapılan zulümler, görülen işkenceler...
İnsanın insana yapt
KARMAKARIŞIĞIM İŞTE
İmkânsız aşkların adamıyım ben. Günah çıkarmaların insanıyım. Bir bedende yüz kişiyi taşırım. Sanma ki çaresizim; mevcudiyetim varlığımdan içeri, bir ben var bana bile düşman. Öyle ki sorgusuz yaşarım cevapların her biri saklı hayatın içinde. Ben ki serseri bir adamım, yanlış kadınlara denk gelirim
KAYBEDENLERİN SAVAŞI
Bazen roller değişir, bazen mekanlar. Olay hep aynı kalmıştı aslında. Tarih tekerrür etmişti ve o lanet günü tekrar yaşıyorduk sanki. Geçen otuz yıl insanlardan hiçbir şey götürmemiş üstüne üstlük daha zalim olmuşlardı. Aslında her biri içindeki kendine düşmandı. O içinde bir türlü yenemediği saplan
HÜRRİYET SARSA HER YANI
Ne var ki karanlık günler var artık takvimde. Öfkeden beslenen bir toplum, hırsla bürünmüş bir zihniyet ve çok daha ağır birkaç kelam daha. Senin yolundan dönmemek için bu çabalarımız. Bil ki muvaffak olmamızı istemeyecekler, karanlık dünyanın kesimi. Senin zamanında da böyleydi bilirim. Yüz yıl ge
BİZDEN SONRASI
Vaktinden önce gelen ayrılık yaksa keşke cihan-ı âlemi. Ne zor değil mi böyle yaşamak, ne acınası gaileler bunlar öldürmüyor. Ah zavallı sen! Ne çok yazık oldu bize. Sevdamıza bu son reva mıydı söylesene. Acıttı, karanlığın şafağında sessiz gitmelerin. Ve dahası var ey sevdaya ihanet eden sevgili, k
KAZANDIN EY İNSANLIK!
Öyle kırık dökük yaşıyorum bu aralar bir bilsen. Hangi bilinmez uçurumun kenarındayım düşüp yok olmam işten bile değil halbuki. Hesapsız kitapsız yaşarım tıpkı bir avare. Ah zavallı ben! Ne çok ayıp ettim sana asırlar boyu. Bak şimdi yorgun düştün. Böylece yenildin, ilk defa hem de ellerinle yarattı
CEHENNEM ZATEN BURASI
Mutsuz ailelerdeki çocuklar; kırılmış olur, dargın olur, yanmış ve yaralı olur. Vuslata ermek koca bir düş gibidir onlara. Kimi zaman sokakta gördükleri balonda kimi zaman yüzlerdeki gülümsemede eksik kalır bir yanları. Eksikliklerini yok sayarak tam olmak için uğraşırlar bir ömür boyu. Lakin zaman
SAVRULUYORUM HER YELDE
Rastgele yaşıyorum bu hayatı.
İpsiz bir uçurtma gibiyim her yelde savruluyorum. Bu rüzgâr ne zaman dinecek dersin? Güneşli günleri görecek miyim? Korkuyorum ya hep karanlıkta kalırsam...
Ait olamıyorum şimdi hiçbir yere. Kendi mahvoluşumu izliyorum, yerle yeksan her şey. Her dumanda sis için
VAZGEÇİYORUM ŞİMDİ KENDİMDEN
Önümüzdeki yirmi yılın acısını çekiyorum şimdi. Evet, ömrüm boyunca pişman olacağım, lakin aynı zamanda pişman olmadan yapacağım tek yanlışı yirmi yaşımda yapıyorum. O uğruna öleceğim sevdadan yirmi yaşımda vazgeçiyorum, o gönlüme çiçekler açtıracak adamdan bu yaşımda vazgeçiyorum. Yıllarca yanlış k
BU DÜNYA SENİN ÇOCUK
Gecenin alacakaranlığı mı seni bu hâle getiren,Yoksa yine mi yas tutuyorsun makus kadere?Ne acınası gaileler bunlar, öldürmüyor.Peşin hükme tabii kılacaklar seni, söylüyorum yakındır. Hüznün gölgesine sığınmayı bırak, korkmaBaharı atlattık, geçti kötü zamanlar.Yavaş yavaş buna da alışırızİhya o
DEĞİŞTİ ZAMANLA
Çok şey kaybetti insanoğlu, geçen yüzyıllar boyu. Önce usul usul kendini sonra ise var olma sebebini. Böyle mi olmuştu asırlar boyu? Masallar mı yalandı, insanlık mı lanetlendi? Hiçbir zaman anlamadı insanoğlu. Denizin maviliğine kanıp suyun berraklığıyla sınandı.
Bize anlatılan dünya bu değildi
KÖTÜLÜĞÜN DÖNÜŞÜMÜ
Yalnız kalmanın tercih olduğu dönemlerden geçiyorum bu ara. Çoğu zaman zor olduğunu ve bunu başaranların çok güçlü insanlar olduğunu savunuyorum; lakin kimi zamanlar dünyanın kötülükle boğuştuğunu görüyorum ve o zaman da diyorum ki “ne mutlu dengini bulabilene”. İşte böyle saçma sapan, karma karışık
GÜZEL GÜNLERİN HATRINA
Geçenlerde küçük bir kasabaya denk düştü yolum. Severdim öyle hiç tanımadığım, bilmediğim yollarda dolaşmayı. Küçüklüğümün alışkanlığıydı öyle her yere girip çıkıp hayatı tecrübe etmek. Kırk yaşımdayım ama hala ne tecrübeliyim ne de çocuk. Yedi- sekiz kişinin oluşturduğu topluluk kasabanın girişini
VAR ETTİĞİMİZ ŞEYLER ANISINA
İnsanlar her zaman her çağda kendilerini hep büyük görmüşlerdi. Kâhinler, sözde büyücü Lordlar ve belki de ölümsüz sandıkları Zeus; hepsi insanların düş aleminde yarattıkları ölümsüz ve lanetlenmiş varlıklardı. Biz insanlar kendi yarattıklarımızı zaman içerisinde hikayelere konu alıp efsaneleş
HÜSRAN AYRILIK
Umarsız yaşamak da dahil bağırıp çığırmak daBelki zirvedeyken aşağı çakılmak daHayat der buna eskilerHer şey ve herkes; bilinir ki Tanrıdan.Geçip giden yılların hükmü; hayat lisanında,Üç beş kuruş etmez kendi kendine yetene.Lakin düşmezse insan ehlineZiyana tekabül eder elde ettiği her şey.Asırlık&n
BU ZAMANIN MESELESİ
Mesele sevilmek değilmiş, insan üstü o ego, ne çok tutsak etmiş bizi kendine. Benim diyen baba yiğitler bile yerle bir olmuş onun yüzünden, velhasıl tüm insanlığı zehirlemiş. Nasıl da kibirimizin arkasına saklandık öylece. Cesaret edemez dediğimiz herkes bizi alaşağı ederken gözlerimizi kapatmışız.
AHİR ZAMAN
Karanlık şafağını ne zaman söker dersin, ay ışığında süzülen ceylanVar mı senden öte güzellik, varsa yanmaz mı cihan?Tüm tövbelerim sana kul, etsen bu canı yakan iki kelam.Sana yana yana kül olmuş bu bedenin son kemiği.Ruhum sana taaşşuk lakin bir senden ayrı. Gezdim gördüm nice sene, senden âl
DELİ GÖNLÜM
Birçok gecenin sabahına uyandık hasbelkader.Nice yaşanmışlığın o ince buhranı,Geziyor üzerimizde yegâne bir heves ile.Kırgınım onca yaşanmışlığın ardına,Bir “hoşça kal” sığdıramayışına,Birlikte geçirdiğimiz binlerce sabahın hatırına aldırmadan;Aynı yolda bile yürüyemeyişimize. Ah de
İNSANLIK ÖLÜYOR
Alacakaranlığın şafağında duyuldu yakarışlarBir cihan-ı alem titredi bomba sesiyleNice anaların evladı şehit düştü bu kahrolası gecedeTekbir nidaları duyulurken ışıldayan güneşin ardındaKoskoca şehri mahvettiler, ete kemiğe bürünen zebaniler.Başını eğme ey Filistinİnsanlık öldü sanıyorsun ama Tanrı
GİDENE Mİ ZORDUR KALANA MI?
Yıllarca aradığım o sorunun cevabımı nihayet buldum. Hani herkes sorardı ya önceleri “gidene mi zordur kalana mı?”
Gidene zordur. Kalan sadece gidenin yokluğuna alışmaya çalışır. Giden ise ardında bıraktıklarının yanında daha bir sürü şeye. Kalanın umudu olur, gidenin korkusu; kalanın gözleri dolar