Lavinya Dergisi
105. NOLU YOLCU
Ne yapmalıydı ya da en baştan alalım. Nereden başlamalıydı, bazı yorgunluklarımın kırıntıları hala vücudumda mı? Bazı yolculuklardan geriye kalan, valizime yapıştırılan, yolcu bilgilendirme kâğıtlarının izi hala duruyordu. Pasaportumdan silemeyeceğim yerlerin damgaları sanki daha belirginleştirilmişti, gözüme sokar gibi. Pişman mıydım ki? Galiba hayır. Çıkmadığım yolculukların bile valiz tekerleğinin izleri vardı parkemde. Yanlış ilerleyen zamanların kurbanıydım çünkü. Yanlış ilerleyen anların ise katili. İkimiz de aslında birbirimizin katili ve düşmanıydık. İkimiz de ölmüş müydük peki? Bilemiyorum. Ama zaman kavramında kaybettiğim biletlerin yasını değil, saadetini yaşama anları gelip çatmıştı. O kadar istemiştim ki o trene binmeyi. O kadar istemiştim ki o minik penceresinden beni tanımayan diğer yolcu yakınlarına el sallamayı. O trene binmedim. O tren yola çıktı mı haberim yok. Artık tren yolculuklarını sevmiyorum. Artık küçük pencereleri sevmiyorum. Ne yapmalıydı peki şimdi? Bir daha trene binmeyecek miydim? Yok yok o kadar korkak değilimdir ya, ya da o kadar korkusuz. Önce tren istasyonuna gitmekle başlayacağım.