Lavinya Dergisi

BİLİNMEZLİK YOLCUSU
Elif AYDIN

“Eksilen her takvim yaprağı bizi sonsuzluk penceresine bir adım daha yaklaştırırken her an’ı dolu doluya yaşamak arzusu kaplar yüreğimi. Buğday tanesinden çok olan ve her geceyi aydınlığa kavuşturan gün hatırına yaşamak her şeye ve herkese rağmen İnsanı hayatta tutan yegane gerçek. An’’ın güzelliğinin farkına varın “

“Aydınlık bir dünya; yüksek dağlarla dolu, büyük denizleri olan, dalgalanan düzlükleri olan, çiçekleri açmış güzel bahçeleri olan, dereleri olan, yıldızlarla dolu bir gökyüzü olan ve alevli bir güneşi olan bir DÜNYA… Anne karnındaki karanlıktaki bebeğe tüm bunlar söylenseydi ve ‘sen bu mucizelerle yüzleşmek yerine, karanlıkla çevrilmiş oturuyorsun ‘, denseydi; doğmamış çocuk bu mucizeler hakkında hiçbir şey bilmediği için hiçbirine inanmayacaktır. Tıpkı ölümü karşılarken bizim gibi…”, diyor Bab Aziz. Bugün bu paragraf üzerine yoğunlaştıralım zihinlerimizi… İnsan bildiği yoldan gider, bildiği şarkıyı söyler, bildiği insanlarla konuşur. Bilinmezlik korkunun en büyük düşmanıdır. Karanlığın içinden doğan insan nasıl olur da o karanlığa tekrar dönmekten korkar? Oysa ne bellidir ki aydınlıktan da o ölçüde korkmamıştık… Hiç geri dönenin olmayışıydı belki de ölümü bu kadar soğuk ve ürkütücü kılan… Bana sorarsanız, aslında ölmekten korkmuyorum. Tek korkum YOK’LUK yani HİÇ’LİK. Ya hiç var olmasaydım? Rastlantı sonucu bile olsa… Birçokları yetiştirme yurtlarına itilen, sokaklarda yaşayan, üşüyen, aç kalan, belki dilendirilen çocukları görünce kızar ve şunu sorar o çocukları dünyaya getiren kadınlara: “ Bunca çocuğu aç kalsın, üşüsün, aşağılansın, sevilmesin, savaşta kalsın ya da ne idüğü belirsiz, amansız bir hastalığa yenik düşsün diye mi dünyaya getirdin?, diye. Dünyada aç hiçbir çocuğun olmadığı, üşüyenin ısındığı, ömrü boyunca saygı ve sevgi görmüş hastalık ve savaşların dünyadan el çektiği bir dünya hayatının olabileceğine olan ‘UMUDU’ bir çırpıda alaşağı etmiştir ne yazık ki bu soruyu soranlar… Doğmak, doğmamaktan bin kat daha iyidir. Tıpkı ölmenin yaşamak kadar iyi olduğu gibi. Nitekim insan gitmediği yolu gitmekten korkar. Bu yüzdendir ki yaşama da ölüme de aynı ölçüde tepki veririz. Hayat başı ve sonu bilinmezlikle gizli müthiş bir hengame. Ve bu mucizevi hengamenin garip yolcuları olarak hayat kervansarayında bir ömürlük dinlenme molası sadece bizimkisi…