Lavinya Dergisi
DÖRT YANI ZAMANLA ÇEVRİLİ YOL
“Eksilen her takvim yaprağı bizi sonsuzluk penceresine bir adım daha yaklaştırırken her an’ı dolu doluya yaşamak arzusu kaplar yüreğimi. Buğday tanesinden çok olan ve her geceyi aydınlığa kavuşturan gün hatırına yaşamak her şeye ve herkese rağmen İnsanı hayatta tutan yegane gerçek. An’’ın güzelliğinin farkına varın “
Elif Şafak Firarperest kitabında “Zaman tek bir kelime ama tek bir şekilde yaşanmıyor,” der. “An" kelimesini içinde barındıran “zaman" dere yatağından tüm okyanusları dolaşan su misali akıp gidiyor farkına bile varmadan. Anne rahmine düşüşünden dört kolluda götürülene kadarki mücadelesini anlatıyor yol aldıkça. Bir su kuyusuna anlatılan ve derdi taşıyamayıp taşan ve bu derdi dile getiren neyin hikayesi gibi başladığı yerde bitiyor ömür dedikleri. Anne karnında suyun içinde başlayan yaşam yolculuğu imamın son rötuşuyla son buluyor. Ondandır ki 70 bilemedin 80 insan yılı yol alan garip ama hayatta kalabilmeyi başaran bu cesur varlık bir bedende hapsolmuş ruhunu sömürülmüş altı boşaltılmış özgürlük duygusuna dönüştürmek adına yaş almış yaş aldıkça yol almış. Tıpkı bir derviş gibi gidilmeyen yolları aşılmamış okyanusları aşmış bu başı ve sonu olmayan Tanrının zamanında. Anlamsızlıklar içinde anlam bulma çabası başlamış zavallı insanoğlu ve insankızının. “ Ben gizli bir hazineydim ,, bilinmeyi seçtim; o yüzden varlığı var ettim yarattım” hadisi kutsisinden hareketle Tanrıyı aramaya başladı kainatın en zeki hayvanatı. Bir resim tablosu gibi evrenin içinde sanatçıyı aradı bir süre. Tanrı'yı önce kendinde araması gerektiğini bilmeden çıktı bu yola. Nefsini bilmek Rabbini bilmektir; Rabbini bilmek de nefsini bilmek. Ya öyle ise nedir nefs? Nefs, insanı insan yapandır, kendisidir. Kendini bilen Rabbini bilir, Rabbini bilense kendini. Bu böyle bir döngüdür insan yaşamında. Bilmek, bulmak, aramak... Şayet şu durumda çok zor bunları gerçekleştirmek. Maximum hayat standartlarında minimum yaşamak zor zanaat olsa gerek. Ruhun bedene hükmetmesi gereken durumda beden ruha hükmederken; bu demde demlenemiyoruz. İnsan aklıyla hülyalara sığdıramadığı bu karmakarışık düzene ayak uydurmak külfet gerektirir. Zira hayat keşmekeşi savuruyor adeta ne idüğü belirsiz bir rüzgar gibi havada asılı bırakıyor bazen. Yoruluyoruz. Hem yaşam için gerekli hem de yaşamı yerle yeksan eden bu garip çarkın hızıyla Elemeği göz nuru yaşamlarımızı sil baştan başlatamıyoruz maalesef ki. Sil baştanı olmayan 86.400 saniyeyi dolu dolu yaşamak adına an ’da kalabilmek umuduyla.