Lavinya Dergisi
GEÇMİŞİN İZİ
İnsanın en büyük imtihanı kendi ile olan savaşıymış. İçinde biriktirdiği acılardan kurtulmak istermiş hep. Suskunluğun ardına gizlediği kelimelerle dolup taşarmış. Herkesi affeder de bir tek kendini bağışlayamazmış. "Ben nasıl yenildim"lerle boğuşup işin içinden çıkamazmış insan.. Yutkunduğunda boğazına dizilen kelimeler düşmanı, Kaybettiği güveni en büyük silahı olurmuş. Aldığı darbeler, yıkılışlar, sil baştan inşa edilen hayatlar.. Ve o geri alınamayan zaman, En büyük çaresizliği olurmuş bir anda kendine. Gücünü toplamak istercesine kalkmak için çabalarken Bir parça daha ağırlık eklerlermiş üzerine. "Kime, nasıl güveneceğim"lerle kalırmış, Hayat denen yolun yarısında insan.. Her kaybediş bir çığlık, her boşluk bir deprem yaratırmış aklında. Gideni geri getirmek ve gelmeyeni beklemekteyken, Akıp giden zamana ayak uydurmayı unuturmuş en çokta. Yaşatılanların tüm sorumluluğunu kendi üstlenip, Yalnızca kendini suçlarmış insan. Bir an gelip yarasına yara ekleyen zaman, Yaralarını sarmaya başlar.. Unutamam dediği ne varsa unutturur, Yeni bir hayat sunarmış hiç ummadığı bir anda, Başkasını ararken kaybettiği kendine rastlarmış insan. Geçmişin izlerini silip tek bir gerçeğe sarılırmış sonrasında. Herkes için yaşayıp, sadece kendine geç kalırmış insan..