Lavinya Dergisi
PORSELEN KALBİM
—Anlayışsızsın, dedi.
Sustum.
Öfkeden gözü dönmüş bir adam vardı karşımda. Ama ben onu görmeyip bir duvar hayal ettim. Bembeyaz bir duvar. Bakıp sakinleşmeye çalıştım. Her kötü sözünde o duvara bir renk çizdim. Renkler gökkuşağına dönüştü. Sonra o kendi hatalarını yok sayıp hatalarımı bir bir yüzüme vurmaya başladı. Duvara bir güneş çizdim. Pişmanlıklarım ardından doğacak yeni bir gün gibi... Bitmemişti. O, sağır ettiği kulağımın desibelini aşan tonda saymaya devam ederken duvara bir de dalga sesi ekledim. Huzur verdi. O öfkeden deliye dönerken, ben onun öfkesine gözlerimi kapatıp çok güzel bir dünya kurmuştum. Sevgimi kirletmesine izin vermek istememiştim. Oysa o bağırıp çağırırken sessiz kalışlarımı asla anlamamıştı. Anlamayacaktı da. Ben onun öfkesine yenilen ruhumu kurtarmaya çalışırken o beni sevmemekle suçlamıştı. O beni kendime rezil ederken ben onun hatalarını bile kendi hatalarım gibi görmüştüm. Tüm affedişlerim bu yüzdendi. Anlamadı. Ona toz kondurmamak uğruna içimde binlerce kez kendimi suçlarken o yüzüme yüzüme bağırmaya devam etti. Ama beni asla anlamadı. Sevgimin yüceliği altında ezildikçe beni ezmeye çalıştı. Biraz olsun sevgimin yüceliği karşısında ezilmedi. Sevgisiz bırakışımdan dert yandı. Sevgisiz bıraktı. Anlamamakla suçladı. Ama anlamadı. İçimde kırıp döktüğü kalbimin üstünde debelenip dururken vazgeçişimle suçladı. Ben onun tüm kötü gelişlerini görmezden gelip güzel bir dünya hayal ederken o beni kötü dünyaya hapsetmekle uğraştı. Tüm anlamsızlıklarına rağmen anladığım halde anlayışsız yine bendim. O ise hiçbir zaman beni anlamadı. Ben ona bakıp güzel resimli bir duvar hayal ederken, o bana bakıp sadece öfke duydu. Şimdi geriye kalan tek şey rengi solan duvar resmim ve porselen bir kalbim oldu.