Lavinya Dergisi
HAYALET
Dumanın etkisiyle silkinmeye çalışan beyin kıvrımlarımla kafamın kendince saniyelik durmasını düşünüyordum. An denen felaket şeyin öpüyordum dudaklarından. O an donmuş beyin kıvrımlarımla sarsılıyordu ruhum, işte diyordum sen şu an susuyorsun, beynin sağır olmuş çıldırıyor. Bunları yazarken klavyemin üzerinde uçuşan kedimin tüyleri gibi hayatta bir şekilde bile olsa, parmak şıklatır gibi anda tutuklu kalıyordum. Sigaram bitti, sevgilisi kahvem de. İkisi de terk etti beni, kulağım bendeydi. Beyinciğime bir şeyler fısıldıyordu. Siz tahmin edin neler neler? Şu sıralar çok fazla donup kalıyorum devam eden, uçan zaman diliminde, anlık oluyor, sonrasındaysa aniden çözülüyordum. Cehenneme atılan buz kütlesi gibi sarsılmış düşüncelerim hayat çarkında kendini koşturuyordu. Kalk hadi, çok oturdun. Hayalet demiştik değil mi bu hafta? Hayaletlerim yokmuş, kendi kendime hayaletmişim. Öyle aranıp da durmayın, kimsenin kendinden başka hayaleti yoktur çünkü. Kendinden başka katili vardır ama tabii, görünmeyeni hayalet. Görüneni ise katil mi dersiniz? Bilmiyorum benimki yandan beni yine susturuyor. Yazmayı unutmuşum yahu, yüzmek ve uçmak gibi değil tabii, kolay ihanet ediyor parmaklar sana. Çabuk küsüyor klavyen, eşlik ediyor harfler. Küstürmeyin hayaletinizi, Sırtınız sıvazlasın. Şu sıralar yaptığım tek şey beklemek. Bekleyişin ardındaki o farklı katmanlara sahip motivasyon denen şeyi seviyorum. Betimlemelerime ne oldu? Hayatımda hayalet onu bile çalmış benden. Keyifle besleyin ruhunuzu.