Lavinya Dergisi

YİRMİLİ YAŞLARIMI ÖZLEMİYORUM
Kübra ÖZENÇ

Yazmak sonsuz cümle içinde, başının üzerine bir çatı inşa etmek benim için. Hayatta ve ayakta kalmanın başka bir formu.

Yirmili yaşlar benim için fırtınanın tam ortasında kalmak gibiydi. Rüzgarın benden alacağı şey ya üzerimdeki toz olacaktı, ya da tozlarımla birlikte rüzgara kapılıp gidecektim. Hem seçim yapacak kadar akıllı hem de rüzgar karşısında titreyen yaprak gibi korkaktım. Herkes kadar düştüm yirmili yaşlarda. Herkes kadar sendeledim ve tam sürüklenecekken tuttum kendimi çoğu zaman. Sürüklenmeyeyim diye beni tutacak elleri beklemedim hiç. Sırtımı boşlukları göze alarak kendime yasladım. Kahraman olmak gibi bir derdim olmadı hiç. Bu yüzden sonunu düşündüm her şeyin. Gördüğüm her şey kocaman bir boşluktu. Çırpınarak çıktım içinden. Kalbimin kuş kafesinden çıkmışçasına hafif olduğu zamanları da yaşadım. İçime öküzlerin oturduğu da oldu. Böğüre böğüre ağladım, pervasızca güldüm... Bazen umrumda olmadı hayat. Bazen de yerdeki toz taneleri dev göründü gözüme. Kurallara aykırı isyankar yanımı da taşıdım içimde. Uslu kız olduğum da oldu. Çuvalladım... Çuvallaya çuvallaya devirdim yirmili yaşları. Olağanüstü hikayelerim olmadı. Herkes kadardım. Ölümden hiç korkmadım mesela. Dirilerin ölülerden daha zararlı olduğunu anlamak, yirmili yaşlarımın en önemli keşfiydi. İçimdeki tüm ölülere Allah’tan rahmet dileyip kalan sağlarla devam ettim hayatıma. Tuhaftı yirmili yaşlar. Herkesin kendi seçimleri olduğunu anlamayacak kadar deli akıyordu kanım. Herkes sevgi dolu olmalıydı sanki. İçinde sevgi taşımayan insanlar haindi. Oysa sevmek de her şey gibi bir seçim meselesiydi. Ne yapayım işte bende yirmili yaşlardaydım o zaman. İç dünyamda illaki bir kaos çıkmalıydı. Var olan düzene, sevgisizliğe, kötülüğe sövmezsem eksik kalacak gibiydim. İçimdeki anarşiyi söverek bastırmasam olmazdı. Büyük büyük planlarım vardı. Kişisel gelişim zımbırtılarına dünyanın parasını harcadım. Estetik kaygılar uğruna en son çıkan kremleri alayım diye kaç maaş yedim hatırlamıyorum. Yaş 30’u geçti şimdi. Alın çizgilerimle baş başa kalınca o kremlerin bir halta yaramadığını gördüm. Büyük planlardan zaten eser kalmadı. 30’lu yaşlarımı daha çok sevdim. Bilgelik çağlarımı yaşıyorum gibi beylik laflar edemesem de daha sakin yaşıyorum diyebilirim. 3 yaşında bir kızım var. En büyük başarım onu dünyaya getirebilmiş olmak. Bir kadın olarak o akıl almaz doğum sancılarıyla başa çıkıp bir canlı dünyaya getirebildiysem eğer geri kalan her şeyle başa çıkabilirim gibi hissediyorum. Çıkıyorum da... Bu yaşa kadar cesaret edemediğim ne varsa deniyorum. Çok da güzel oluyor böylesi. Ara ara yine çuvallayıp gülüyorum. Depresyonla aram iyi değil. Tam bir depresyona gireyim diyorum gülme geliyor. Uzun lafın kısası, herkese teşekkür falan edeceğim çok klişe olacak şimdi. İyi ki deyip bitireyim. İyi ki geçti gitti 20’li yaşların anarşist heyecanları.