Lavinya Dergisi
SAĞIR
Bükülen sırtımın diğer edenlerinden biri olarak eğilerek insanları anlamaya, anlamlandırmaya çalışmamdı galiba. Sırt sırta verip anlaşılmamaya yemin etmiş varlıkların içinde kaybolmadan, inatla, sabırla yürümeye devam etmekti benim için yaşamak. Sıradanlık değildi asla düşmanım, fakat ben de artık yeniliklere aç, yeni iyilere muhtaç büyümüştüm. Dün bıraktığım rafımda hala duran kitabıma âşık yaşayan bir nesilden geldim, farkındayım. Bunun ayrı hüznüyle yaşıyordum zaten, ama bazen de aynı raftan bile sıkılırken, yeri değişen kitabımı ölesiye özlüyordum her sabah. Kimdim ben? Kimlerden gelmiştim? Kime ait olmak için uğramıştım bu seneye? Kimleri duymamak için sağır olmaya başlamıştım. Alışmaktan başka işe yarar mıydım bilemiyordum. Bedenimin kütlesine, insanların dış, iç görünüşlerine, insanların beyinlerine, davranışlarına, insanlara, eşyalara, yerlere, zamanlara alışıyordum ve bir sabaha karşı eski yerinde bulamadan başlıyordum dünyaya. Kimsesizlikte yok olmaktan korkan ben miydim? Yoksa zaten varoluş sebebime baş eğip daha fazla şikâyet etmeden mi unutmalıydım alıştıklarıma. Sağırlıktan bahsetmiştim ya hani? O kadar sağır insan gördüm ki, gördüklerimle yetinmeyip ayak uydurmaya devam etmekti en büyük korkularımdan bir diğeri. Sağır olmaktan korkunca, bakmaya daha çok bağlandım. Gördüm mü? Hala bakıyorum, devam etmem gerekiyormuş, bunu biliyorum. Aydın tavanlar görmeye başladım, hala umut var. Hissettiklerimizi, anlattığımız duvarlar da bizi duymaya başlayınca aydınlanacak tüm duygularımız. Sağırlaşıyorum.