Lavinya Dergisi
YAŞAM, 3 NOKTA
Doğum, beyaz sayfa. Yaşam, belki bazen renkli ya da renklendirilmeye çalışılmış sayfa. Ölüm, genelde siyah ya da sararmış ve eskimiş sayfa. Bunlar yaşam defterlerimizin kısa özeti mi yoksa geniş paragrafı mı meçhul. İnsanlık. Yaşamları boyunca anlam aramaya çalışan, ya anı biriktiren, ya da çöpe atan varlık. Düş. Yaşamı renkli sayfalara sarıp, kucak dolusu nefes için sarf edilmiş bulut parçaları. Düşünceler. Bunları hala eyleme geçirme planları. Sabah, akşam, akşamdan sabaha karşı, her çay arasında, her kitap başlangıcında sürer. Sürer planlamalar ve bu içsel sesleri takip eder yaşam. Bir haykırışa benzeyen ağlamaklı sesle dünyaya gelmiştim. Oysa bir yeri ilk defa ziyaret ettiğimizde bu yeni keşif ve büyülü an sonucu kimse ağlamaz. Ağlamamalı. Solukların peşinde yaşama başlamıştım ve bakıyordum her yere, herkese. Anlamaya çalışıyor, herkese ayak uydurarak kanunların varlığını keşfediyordu benliğim. Neden yemem gerektiğini, neden okumam gerektiğini, neden sevmem gerektiğini yaşam öğretmeye başlamıştı alfabe misali. Tam öğrendim derken, yapıyordum yine bazı yanlışları. İnsanım nasıl olsa, düştükten sonra kalkmalıydım, hata yaptıktan sonra yine hata yapmalıydım. Ders çıkardığımda yaşamın ilkokulundan mezun olmuştum. Süreğen yaşanmışlıklar ve eylemler sonucu akıp geçen yıllar, yaşam yaşımı tamamlıyordu. Değişiyordum. Vücudum, isteklerim, hayat namına düşündüğüm, tasarladığım pencerelerim değişiyordu. Yeni yeni evler, yeni yeni insanlar, yeni yeni benler ile devam etmeye otomatikleşmiştim artık. Takla attığımda, geri takla atarak dünyaya ayak uydurmam gerektiğinin bilincine varıyordum. Çünkü dünyanın kendi dönüş yönünün aksi yönde yaşam yoktu. Okumak istediklerim bittiğinde, izlemek istediğim filmler sona erdiğinde, en sevdiğim plaklarım dönmekten yıprandığında, hayatımda olan insanların yaşama dair replikleri tükendiğinde yok olmayı diliyorum.