Bir yaz gecesi rüzgârda uçuşan tül kalbim. Avuçlarımın
arasından kaybolan satırlarımı topluyorum. Yaldızlı gecelerde doldurduğum
düşlerimi boşaltma zamanı gelmiş fark edememişim. Ne yazık, hayat yine karşımda
kollarını bağlamış. Suskun bir çocuk gibi bakıyor gözlerime. Eksik, fazla
s
Merhaba sevgili okurum, Burada yazılarımı okuduğun, bildiğin, gördüğün kadardan ne daha az ne de daha fazlayım. Gitmek istediği yere varan değil dağ, taş, engel dinlemeden yolda olanım. Kalemi kendime sığınak belledim. Kâğıdı da en büyük sırdaşım. Eğer yazdıklarımı okuduğunda kendinden, arkadaşından, sevgilinden, ya da işte ondan bundan izler bulabiliyorsan bu en büyük hazinedir bana.
Şimdi söyleyin bana bütün kötülükler son bulduğunda, Masalları anlatan nineler sustuğunda kara balıklar yaşayacak mı?
Lavinya Dergisi
Yazarlarımız
ÇIKMAZ

KÜÇÜK KARA BALIKLAR
Bir masal yankılanır çoğu zaman kulaklarımda. Belki bazıları
çok iyi bilir belki kimseler bilmez. Oysa çok klişedir başı sonu bu masalın
tıpkı hayat gibi. Hatta sonu belirsizdir. Bazılarına göre küçük kara balık
özgürlüğüne kavuşur bazılarına göre ise hayattan silinir. Yolunu kaybeder
.jpg)
DEYRÜ'L ZEFERAN
Göğün iki yakasını birleştirir gibiydi bakışın gözlerime. Bir gün gelip o göğü başıma yıkacağını nerden bilebilirdim
ki. Her gün aynı yerde oturup yarılmış duvardaki çatlağa
ilişirken gözlerim, Nasıl düşünebilirdim bir gün o duvardan daha çok çatlakla
dolacağını içimin. Şimdi viran ol

GECE YILDIZININ RÜYASI
Efsunlu gözlerinden süzülen yaşlarına inatla dikti gözlerini
karanlığa. Yalnızlığın korkak melodisi kulaklarını sağır ederken en bilinmez
kuytu köşelerde sakladı benliğini. Tıpkı bir orfe gibi karanlığa mahkûm ederken
yüreğini her çırpındığında dikenleri battı kendine. Ve sonra sordu

KENDİMLE SAVAŞIM BİTMEDİ HENÜZ
Kendimle savaşım bitmedi henüz. Kan revan içinde kaldı süngülerim. Sürgün yeri gibiydi hayallerimin mahşer kalabalığı. Seslendim ama duymadılar. Sahi yıkılmakta olan bir şehri önce ne tarafından kurtarmaya
başlamalı?Elinde kalan sessizliği hangi handa konaklatmalı
gönülsüzce. Ban

SÜREGELEN
Hayat
akıp giderken fütursuzca sürçülisan olmuş bütün bekleyişlerim. Her yola
adadığım umutlarıma yeni bir düğüm daha ekliyorum nasırlaşmış yüreğimle.
Kulağımdaki keman taksimine kaptırırken kendimi her notada bir kere daha
yitiyorum çizgilerimden. Ve canlanıyor pervasız anılar

SON RÖVANŞ
Deniz
kokusu genzimi yakarken kaçıncı düş bu kendimden aşağıya düşerken uyandığım?
Büyük patlamalardan sıyrılmak her kaçışında aynı yere geri dönmek neydi
sizler bilir misiniz ey aciz mefhumlar! Sıtkı sıyrılmış anılar çatlamış
bir duvar olur karşınızda çoğu zaman. Hanginiz

GÖZLERİNDEKİ UZAYA BİSİKLET SÜRMEK
Bitmek
tükenmek bilmeyen bir heyecan var içimde bu defa. Gitmek eylemi bile güzel
gelir miydi insana döneceği yerde tutacağı bir el olduğunda? Ve güneş hangi
tonda batardı sizin oralarda bizim oraları eklediğinde renk haritana? Bir deniz ve eylemler ülkesi arası kalbine yolcu etmişim

MED-CEZİR
Dokunmak
ne büyük erdemdi sessizce bir şairin mısralarına. Ve anlaşılmak ömür boyu şu
koca kahpe dünyada amansızca. Bir kadının göğüs kafesi miydi cezbeden ilk
bakışta yoksa içeride heyecanla atan o şey mi? Şeyler ülkesinde soru işareti
olmuşuz. Dilimiz bozulmuş tıpkı artık bir yerle

HAYALE MEKTUP
Saydam bakışlarında yenildi çocuk kalbim. Bundandır korkum
sana uzatırken yorulmuş ellerimi. Bitkin bir adamın hayata dönmesi zordur çoğu
zaman. Biriyle uyuyup uyanması ise en zor olanıdır. Her uyandığımda o yüzü
karşımda görüp nasıl kayıtsız kalabilirdim ki? Kirpiklerinin sayısı kada

KIRMIZIYI SEÇTİM
Yağmurlu bir gündü. Kırmızı paltolu bir kadın sırılsıklam
halde tek başına bankta oturuyordu. Şehrin en telaşlı saatleriydi. Arabalar
hızla birbirini takip ediyor insanlar koşar adımlarla bir yerlere yetişmeye
çalışıyorlardı. Bir yerlere yetişmek… ‘Ne muazzam şeydi doğrusu’ diye düşün

ÇIĞLIK
1973 (Müzik Önerisi: CHOPIN-NOCTURNE NO.20)
Genzini yakan ilaç kokusuyla gözlerini açtı. Sıvaları
dökülmüş duvarlara takıldı önce gözleri. Burası bir hastane olmalıydı. Eli
istemsizce karnına gitti. Bebeği doğmuş muydu? Karnındaki acı buna mı
delaletti? Eğer doğdu

ÇIĞLIK 2
2000 ŞANLIURFA (Müzik Önerisi; Nilüfer-Son Arzum)Karanlıktı her yer, göz gözü görmüyordu. Kalabalıklar dağ
olmuş toprak bile yüz çevirmişti can suyuna. Bastığı yerde yeşermez olmuştu
hiçbir tohum tanesi. Karanlıktı her yer. Çağlayan sular kesilmiş, denizler
balıklara kucak açma

UFUKTA SİTEM VAR
Karanlık sokaklarda kalmış zihnimin boşlukları. Toplamaya çıktım keskin yerleri ellerime battı, kanadım. Susuz kalmış yavru ceylanlar kadar kanadı kurak topraklarım. Aynı gökkubbenin altında farklı diyorlar varmış öyle fısıldamıştı büyükler kulağıma. O zamanlar henüz çocuktum bilmezdim doğruyu yanlı

YOL AYRIMI
Camı açmasıyla birlikte rüzgârın serinliği yüzüne çarptı. Derin bir nefes aldı gözlerini kapatırken. Yıllardır oksijensiz kalmış gibi çarpıyordu kalbi. Bu aralar hep böyleydi, aldığı nefes sanki yetmiyordu ciğerlerine. Kendini uzun bir maratonu tek başına koşmuş gibi hissediyordu. İstemsizce kıpırda

BİR KARAVAN MESELESİ
Hadi kalk, İzmirlere filan gidelim. Kayıp bir karavan meselesi bu. Çok değil istediklerim birkaç parça düş al yanına lodosa karşı verelim yüzümüzü. En uzunundan bir elbise giyeyim üstüme etekleri çıplak ayaklarıma değsin yürürken. Deniz ıslatsın saçlarımızı yakamozlar ay ışığına düşerken. Bir yer be

BUMERANG
Kurdun saatinde uyandı. Panjurlardan sızan aralık güneşine yenik düşen gözleri yeni güne meydan okuyordu. Şimdi yattığı yerden kalkacak beyaz dolabından çıkardığı ütülü gömleklerinden en sevdiğini seçip, en gösterişli takılarını takıp takıştıracaktı. Ama önce camları açıp şehrin sabah mahmurluğunu i

BU HAYATI BANA LÜTFEDER MİSİNİZ?
ŞARKI ÖNERİSİ: ŞECAATTİN TANYERLİ-SEVDİM BİR GENÇ KADINI
Tozlu sahnenin üstüne düşen ışıklar karlı geceleri anımsatıyordu. Sahneye adım atar atmaz onun eline sarılışı bu yüzdendi. Gözlerini kaldırıp yüzüne baktığında karları eritecek cinsten gülümseyişini gördü. Gür saçları geniş alnını kesiyordu.

SÖNÜK IŞIKLARA YÜRÜYEN DONUK HİSLER
Kırgınlıklarım çiseliyor gökyüzünden. Kırılan kalbimin tanecikleri şemsiyemin yaldızlı kumaşını kesiyor. Toprak kokusu saracak birazdan şehrimi. Tomurcuklanacak telaşlarım bulutların arkasından yüzünü azıcık da olsa gösteren güneşe doğru… Hatırlatacak bana ikindi yalnızlıklarımı. Bir damla sevgi u

KABUĞUN ALTI
Bir gün gideceksin biliyorum, rüzgâr gözlerini uzaklaştırıyor. Zırh olup zamana direnmek ne mümkün? Ak kılıçlar kuşanmış saçların, bağrında lekeleri birikmiş sahte yaşamının. Hayası şaşmış tacirler mi çaldı senden gençliğini? Yoksa sen mi yok pahasına satılığa çıkardın tertemiz masumiyetini?
Bir

İNFİLAK
Mor kaldırımlarda çarptın yüzüme. Temmuzunda yaktı güneşin, esmerliğinin tuzunda kalbim durdu. Uzun saçlarını toka olup topladım. Yoluma devam ettim. Öyle yapmam gerekircesine sıkıca bağladım bütün incelmiş halatları. Dört dakikalık bir şarkının beşinci dakikasında gözyaşlarımı sineme çektim. Hayı
BİR EFLATUN ÖLÜM
Baharın serinliği yüzümü kesiyor. Savrulan eteklerim bacaklarıma dolanmış. Kollarım bütün kudretiyle göğü kucaklamaya davranmış. Sımsıkı avuçlarımdan uzayan tırnaklarım etime batıyor. Uçuyorum. Bir göçmen kuşun kanadından bakıyorum yeryüzüne. Yeşilin her tonu alabildiğine mesken tutmuş, çarpan dalga

DÖNEMEÇ
Yirmi dokuzunu otuza bağlayan Eylül ikindisinde taş sokakta çayını yudumluyordu. Üstünde beyaz pazen elbisesi, tatlı esintiye kendini bırakmış lüle saçlarıyla şen kahkahaları sokağı aydınlatıyordu. Fincanı tutuşu bile yalnızlığının meydan okuyuşuydu. Uzun zamandır boğuştuğu dalgalar yerini durgun su

MAVİ BİR TELAŞ
Kıyıya vuran dalga sesleri ruhunun haykırışlarına karışırken hiç bilmediği bir evin önünde bekliyordu. Vicdanı düşmanca karşısında dikilmişti. Kafasında yaptığı bütün hesaplar yerini çaresizliğe bırakmıştı. Evdeki hesap yine çarşıya uymamıştı. Gerçi onun hayatında hiçbir zaman tıkır tıkır işleyen

DÜŞ SABIKASI
Dolunayın ışığı vururken cama düşümden uyandım. Denizin poyrazı titreyen mumun alevini çoktan söndürmüştü. Sessiz adımlarım cama sürüklerken bedenimi havadaki tuzu ciğerlerime çektim ağır ağır… Büyükdedemden kalma kara kaplı kitaba uzanan ellerim bile bana yabancıydı bu gece. Sayfalar benden bağımsı

TURUNCU
Çocukluk hafızanın en güçlü olduğu zamanlardır. Çoğu zaman gözlerini kapattığında aniden karşında beliriverir yansıması. Hatıralara dalmak büyük taştan merdivenleri çıkmak gibidir. Kimi zaman gözünde büyür adım atamazsın. Bazense yarı yolda nefesin kesilir yolu tamamlayamazsın.
Ben her gözümü kapat

ZAMAN İLİŞKİSİ
Çocukluğunda sevmek isterdim seni. Mesela ilk öpüştüğün kadın ben olmak isterdim. İlk benim elimi tuttuğunda kızarsın isterdim kızarmayan yanakların. Kızdığında kalkan sol kaşına sakin ol demek isterdim. Çünkü öfkeyle kalkan zararla oturur, bunu en iyi sen bilirsin. Heceleyerek okuduğun o ilk kitabı

AY IŞIĞI MANASTIR
Gerçeklik, göstergelerden örülmüş bir kumaştır.
Yaban gerçeklerden uzakta yaşayan bir zanlı gibi ortalarda dolaşıyordu. Dönülmez yollardan, kararsız günlerden garip bir hikâye oluşturma çabası içerisinde hiçbir zaman olmamıştı. Hayatta arafta kalmayı bilmeden yaşamaya çalışan biriydi. Belki de başk

CANAN
Canı cananını aşmış.
Elini attığı her yerde acılarından izler bırakmış.
Elinde tuttuğu mikrofon olmuş kaderi.
Daha on yedisinde içindeki melodiye kaptırmış kendini.
Yürümüş,
Yakacağını bile bile ateşte pervane olmayı seçmiş.
Tıpkı o dilinden düşürmediği pervane böceği masalı gibi.
Ah

AH ZAMAN
Ne içindeyim zamanında ne de büsbütün dışında… Bir mısra bu kadar etkileyebilir mi insanı? Zaman kavramı bu kadar zoruna gidebilir mi?
Ah zaman…
Herkesten bir şeyler alan ama çoğu kez bencil bir küçük çocuk hırçınlığıyla karşılığını geri vermeyen zaman… Dağınık bir ev gibisin. Toplanmak istenen

DOĞAN GÜNEŞ
Guruba karşı bir yaz günü deniz kıyılarıma seni vururken yavaşça kapat gözlerini. Karşı Yunan koyundan ecnebi müzikleri çalarken mavi bir minibüse yükle hayallerini ve hayallerime ekle tüm güzel şehirleri, denizin tuzunu, çakıl taşlarından en parlak olanları, geceleri yakamozların ay ışığıyla ahenkl

BİR KADIN
Bir kadın var hayalimde.
Rengarenk tülden saçları savruluyor rüzgârda.
Meydan okurcasına bakıyor göğe, güneşe.
Bir kadın var hayalimde, ismi Leyla.
Kimsesizler mezarlığına gömülmüş bedeniyle, yaşadığı acılar çıplaklığını delmiş duruyor karşımda hoyratça.
Bir kadın var hayalimde, sırtında

MERHABA
Bugün umuda çiçek açtım. Boş şişelerimi doldurdum, yıpranmış saksıları onarıp kurumuş çiçekleri suladım. Sonunu bildiğim lakin izlemekten keyif almadığım o filmi baştan sona tekrar izledim. Ama bu sefer sonunda ağlamadım. Oturup düşündüm; o zaman beni ağlatan nedenleri, dünleri ve bugünki gülümsemem

KESİT
Gözlerini gördüm önce ‘koyu siyah geceyi delen gözlerini’. Yürüyordu seslendim arkasından, dedim adın ne? İçime işlercesine baktı. İşte o an anladım. Memleketimdi o benim, beni evime götürmeye gelmişti… Mor dağlardan getirdiği sümbüllerin kokusu doldu göğsüme, hiç tanımadığım bu koku bedenimi sardığ

SAHİLDE İKİ ÇOCUK
Kumdan kaleler savruldu rüzgârda.
Sahilde iki çocuk birinin elinde kova, gözleri hanımeli,
Birinin elinde kürek, gözleri nemli.
Deniz durgun gün batmak üzere.
Tuz ve yanık yaz kokusu sinmiş kayıkçı amcanın üstüne.
Sahilde iki çocuk birbirlerine doğru koşuyorlar hızlıca.
Birinin elinde kâğı

VİOLET
Dağ menekşeleri pencere önü çiçeklerine göre kimsesizlerdir. Hoyrat rüzgarlarla yaprakları savrulur, ne zaman yağmur yağarsa o zaman kurumuş kökleri ıslanır. Yaşlı Ayşe teyze her sabah perdeyi açarken onlara “Günaydın!” demez. Eğilmiş yapraklarını görüp güzel sözler söyleyerek kimse topraklarını değ

ANLAM VE ANLATININ HAYATIMIZDAKİ ÖNEMİ
Hayatımız anlamlar ve bu anlamlara yüklediğimiz anlatılardan oluşmaktadır. Geçmişten günümüze kadar insanların anlamlar ve anlatıları her ne kadar değişmiş gibi gözükse de olayın derinine indiğimizde aslında anlamların aynı fakat anlatılan senaryoların farklılaştığını anlayabiliriz. Tıpkı şu anda te

KAÇAK
Arka sokaklarda geziniyorum. Başımı caddeye çevirip bakmaya gücüm yok. Haberin olmayan akşamüstleri yollarına çiçekler serpiyorum. Kaldırımlar sen kokuyor benim o çok sevdiğin çiçek kokum ise korkuyor.
Arka sokaklarda geziniyorum. Bisikletli çocuklar yanımdan geçiyor. Ben de onlarla hiç benim olma

YOL HİKAYESİ
Karanlık penceremden gözlerken sokak lambalarının gölgesi düşmüş alnıma. Duvara yansıyan ışık huzmeleri her bir hücremle alay ediyor. Sigaramın dumanı bilinmezliklerimi kanıksıyor. Gezgin oldum yaşanmamış limanlara. Demir atmak gelmedi benim elimden. Ulak oldum, dolaştım masallar anlattım ana rahmin

AN
İklimler gelir geçer gözlerimin önünden.
Merdiveni kırık bir evin önünde saatin tik takları yankılanırken,
Yalın ayak bir kız çocuğu yağmurun altında koşuşturuyor.
Denize çıkan sokaklarda iki sevgili birbirine sarılıyor.
Balıkçı tekneleri esen rüzgârı hesaplıyor.
Ben ise uzaktan seni izliyo

İZ
Ben ve serapları hayallerimin
Uçsuz çöl ortasında yol ediniyoruz.
Rüzgâr arada savursa da
Her kum tanesine umut ekliyoruz.
Sonra kervanlar geçiyor yamacımızdan,
Heybetli geliyor mağrurlukları.
Karasına yanıyoruz gözlerinde yaş,
Bitmez ki başımıza en kötüsü gelse de bu pür telaş.

HÜR
Bulutların üstünden bıraktım kendimi. En güzel şarkıları fısıldıyorum. Dünya’ya en tepeden bakıyorum. Mağrur insanlara, düşmanlara, pişmanlara, iyilere, kötülere… Nedensiz bir hüzün kaplıyor içimi. İnsan yaşarken mi özgürdür yoksa ölürken mi? Hangisi daha acıklı? Boş bir sayfaya mürekkep atmak yaşam

ZEYBEK
Ritmik hareketlerin başkaldırıyor endamına. Yere çaldığın ellerin, çatlamış toprağın gediklerini dolduruyor. Bulutlar çekip gitmişler gökyüzünden endazene yenik düşmüş zeytin ağaçları. Birazdan sofram dolup taşacak. Ege kıyılarından gülümseyeceksin bana biliyorum. Bense esintine aldanacağım bütün te

GÜNDÜZ DÜŞÜ
Bir kurtuluş günüydü. Ellerin ellerime değdi gökyüzü yeşerdi. Ellerin ellerime değdi ay güneşe gülümsedi. Bütün illüzyonlar sözcük hanemde yer değiştirdi. Bir söz cemresi düşüverdi hayatımın orta yerine. Önce felaketim oldu sandım. Sonra bayram yeri gibi oldu ortalık kutlamalar içinde arandım durdum

RÜZGAR GÜLÜ
Saçlarıma mor yazmalar doladım.
Uçları fır dolanan güllere aldandım.
Yarı açık perdemden gözüme düştü güneşin yansıması.
Kara bulutlar dağılmış artık, rüzgâr kalmış ayazında.
İki eş rüzgâr gülü döner durur pervazlarda.
Ah bu gün dönümlerinde beni ayrı bir hüzün sarar.
Aklıma birden mazide bir