Kafamın içini boşaltmak için, hayatımı tükenmez kalemden klavyeye taşımak için, sevmeyi somutlaştırmak için hayal âlemimden damlatarak kâğıda dökmek için, sorumluluklarımdan kaçtığımı belli etmeyen zırha benzettiğim içim, hayatın hengâmesinden kaçmadan soluklandığım yerdi burası. Yazmak için açtığım
Lavinya Dergisi
Yazarlarımız
DÜNDE YAŞIYORUM
15 sene sonra dün yazdıklarımı okuyarak uyanmak istiyorum, bu sabah. Gelişmekte olan beyin hücrelerimiz ile birlikte ilerleyen bakış açımızın hızını arttırmak için hayal dünyamızın anahtarına ihtiyacımız olduğuna emin olmak istiyorum artık. İnsanlar gülüyor. İnsanlar ağlıyor. İnsan inanıyor kendine.

AY DOĞAR
Aklım her karıştığında sığınıyorum sensizliğe. O kadar alışmıştım ki. Yoktun. Dün sabah, bu sabah, yarın sabah gözlerimi istemsiz açtığımda güneşin kollarına, seni kollarımda hayal etmeye devam etmiştim, ediyorum. Yürürken ayaklarımın altına tesadüfen denk gelen küçük taşları itiyorum, yol boyu eşli

İNSAN NE İLE YAŞAR
Sessizlikten kaçarken buluyorum kendimi her beynimin kuytudan gelen sesiyle. İsteklerimden ve konfor alanımdan çıkmamak için cebelleşiyorum her seferinde. Bakış açılarım etrafımı sarmış ve mühürlenmişti bedenime. Kararlarım beni darağacından asacak olan kalın halata benzer olsa da, ölmek uğruna çıkı

TERK ETTİM ODAMI
Güneş batmak üzereydi ve ben güneşle beraber yok olacaktım saatler sonra. Gökyüzünün maviliği azaldıkça, ağaçların parlak renkleri soldukça, diplerine düşen gölgeler yok oldukça, minik hilalin sadeliği yerini kocaman yalnızlığa bürüdüğü zaman, tek olmasına dayanamayan milyonlarca yıldızlar evlerinde

BAKMAK 1.BÖLÜM
Etrafım insan doluydu, içi dolu ya da boş o kadarına bakamıyordum. Anlayamıyordum bazen kendimi, yaşlanmıştım epey, titrek ruhum ellerime yansımış, hayatı avuçlarımdan göle bırakıveriyordum. Hayatımda olan kadına layık olamıyordum bana usanmadan okuduğu her sabah gazetesi sonrası fark ediyordu beyni

BAKMAK 2.BÖLÜM
O bana bakmaya devam ettikçe ben de onun görmeye çalışıyordum. Onda kendimi nasıl gördüğümü merak ettikçe uzaktan uzaktan bulmaya çalışıyordum kendime. Yaşlılık mı beni kaybetti yoksa beynimi ele geçiren bu hain hastalık mı diye düşünmeyeli çok olmuştu, fakat bu genç gözlerin çevresi bana bu sorgula

… BAKMAK, SON
Son kez baktıktan sonra bu yaşlı adama, halamla geldiğimiz bu benim için devasa duygular barındıran ağaç gölgesini terk etmek üzereydik. Son kez bakmıştım bu hüzünlü surata, dolmak üzere olan gözlere, titreyişini azaltmak için kendini zorlayan bileklere ve o narin parmaklarıyla kahve fincanını tutuş
.jpeg)
KELEBEĞİN RÜYASI
Yine öğle sonrası uyuklamak için kendime ortam yaratmak ve zihnimi temizlemeyi amaçlamıştım. Gorki’nin bitirmek istemediğim “Ana” kitabını almıştım elime ve geçmiştim şömineye en yakın koltuğuma. Aylardan sonbahar, günlerden eylüldü diye geçirmiştim içimden. Şair atmosferine bürünen zihnim hep bu sa

İNSAN İNSAN
Saat farkından mıdır nedir? Alışamıyordum buranın 1 saatlik geriliğine. Öğlene yakın uyanmıştı bedenim, beynim biraz daha uyumamı diretse de karnımdan uyanmam için açlık sesleri tırmalıyordu midemi. Soğuk bir sabaha uyanmıştım. Yorganımı üzerimden atmak için savaş açsam da kendime, kazanan belliydi.

UYANSAM MI?
Uyansam mı? Yoksa kendimi dışarıdan korumak için biraz daha saklansam mı kendi kabuğumda, peki ya buzdolabında dünden kalan yemek ne olacak. Ya da en azından kahve almak için en yakın bakkala gitmeyi 1 gün daha mı ertelesem? Kaç aydır yarıda kalmış kitaplarımı bitirmek için kendime söz vermelerim yü

105. NOLU YOLCU
Ne yapmalıydı ya da en baştan alalım. Nereden başlamalıydı, bazı yorgunluklarımın kırıntıları hala vücudumda mı? Bazı yolculuklardan geriye kalan, valizime yapıştırılan, yolcu bilgilendirme kâğıtlarının izi hala duruyordu. Pasaportumdan silemeyeceğim yerlerin damgaları sanki daha belirginleştirilmiş

DÖNGÜ
Yedim, içtim, gezdim, tozdum. Bazen okudum, bazen milletin canına okudum, karşılığını da fazlasıyla aldım merak etme. Sevdim, sevilmedim, sevmedim, sevemedim. İçtim, içtim, içtim her şeyi içtim hem de. Unuttum. Unutamadım. Deşmeye devam ettim, ettiler. Ama her gün baktım, baktım. Bakamadım da bazen,

ACI...
Kazanılan savaş yoktur. Ama her savaş acıyla sonlanır. Hayat bir savaş mıdır peki?
Sevdiklerin mermiye kurban gitmesin diye yaptığın fedakarlıklar, siper etmen yeri geldiğinde
kalbini, beynini, kendini. Her mermiye siper olamamanın acısını her beden yaşıyor. Her
seven, vücuduna kök salmış kurşun

YANINDAYIM
Yanındayım, korkma sevgili ben
Bazen korkuyorum ama, o zamanlarda soluğumda hissedemediğim zamandan arta kalanlara yetiniyorum. Bilmiyorum ki, içindeki hayal gücünün büyüklüğünü, nasıl varlıksın sen?
-Ben senim, senin içinim demiştim ya hep. Neden dinlememezlikten geliyorsun beni¬? İçindeki umudu

KENDİME DAİR SÖZLER
Varlık, varlığını sürdürmesi için daima anlam arayışındadır. Kendime dair verdiğim sözlerle bu arayışı daha da anlamlandırmak istiyorum. Aciz varlıklardan farklı olarak, silik olmayan ruhum net görünen varlığıma sığınsın istiyorum. Tekrar geri adımlarımda ise benzer fakat farklı suratlarda hiçlikler

OLMAKTAN UZAKTA BİR YERDEYİM...
Ellerime baktığım zaman bile bana ait değilmiş gelen bu hissiyatımı sonlandırmak için neleri feda etmem gerektiğini dahi bilmiyordum. Yazık. Ufukların sonsuzluğu bile gözümü korkutmuşken, kafamı yukarıya kaldırmak ve nefes almak, nasıl da utanmadan bana iyi gelebiliyordu. Eskiler burnumda tütüyordu

DÜĞÜM VE MECBURİYET
Bu ikisini birbirine hep benzetmişimdir, ikisi de çaresizliği doğuruyor. İkisi de koşturuyor, ölene kadar hem de. İkisi de içimizde kalan o son soluğu bile emiyor. Düğüm, adımları hızlandırmaktan, hayatı gözü kapalı yaşamaktan, arkana bakmana izin vermeden vedasız ilerlemeleri doğuruyor. Mecburiyet

HEYKEL VE RUH
Hisseder insan, hisseder ruh, peki hisseder mi ruh? Hissettirir belki heykeltıraş. Hayatlarımız bu kadar kehanetlerle doluyken, bir insanın yarattığı ruhsuz insan, başka insana neler hissettirebilir peki? Yerdeki karıncaların bile ruhundan daha ağır acılar taşıyabileceğini hissedersin. Uzaktan baktı

YAŞAM, 3 NOKTA
Doğum, beyaz sayfa. Yaşam, belki bazen renkli ya da renklendirilmeye çalışılmış sayfa. Ölüm, genelde siyah ya da sararmış ve eskimiş sayfa. Bunlar yaşam defterlerimizin kısa özeti mi yoksa geniş paragrafı mı meçhul.
İnsanlık. Yaşamları boyunca anlam aramaya çalışan, ya anı biriktiren, ya da çöpe a

YAZ
İçimizdeki kıpırtıların güneş ışınları sayesinde daha da parlaklaştığı üç ay. Gün ışığından mıdır nedir? Güler yüzler daha da güzel gülüyor bu üç ay. Koşunca vücuduma değen sıcak rüzgârların ürpertisinin ruhuma dokunduğunu hissediyorum. Her ay yaptığım mevsim yolculuklarımda ince ipek kıyafetlerim

UMMAK
Ummak için çok fırsat kollamak gerekiyor, planlar, inançlar, enerjiler, aşklar. Aşıklar, kahveler hepsi farklı renkler dünyasına açılan ayrı bir paralellik. Rüyalarımda beliren ışıkların gücünü her uyandığımda biraz daha silikleşmiş görüyordum, bu ise ummak için düş perilerimi her gün biraz daha kat

SAĞIR
Bükülen sırtımın diğer edenlerinden biri olarak eğilerek insanları anlamaya, anlamlandırmaya çalışmamdı galiba. Sırt sırta verip anlaşılmamaya yemin etmiş varlıkların içinde kaybolmadan, inatla, sabırla yürümeye devam etmekti benim için yaşamak. Sıradanlık değildi asla düşmanım, fakat ben de artık y

ARDINDA BIRAKILANLAR
Etrafımı saran pus ve kir ile bütünleşmeye başlayınca yokluğunda biçare heves dolanıyordum başka etrafları. Ne kadar düşünsem o kadar biçare bedenim takatini susmaya bırakıyor, vücudumdan gelen çığlık sesleri o kadar efkârlanıyordu. Ben bıraktım yaşamayı, ta ki o anın ardında bırakılanlardan olduğum

AFFETMİYORUM
Gün doğmadan uyanışlarımı, güneş batmadan haykırışlarımı dinlemeye çalışan çocukları, uyumayan çocukların seslerini duymayı affetmiyorum. Her haykırış sonunda sükuta eren isyan cümlelerimin sonundaki hayal kırıklıklarımın sebebi olan nefes alıp veren canlıları affetmiyorum. Hissettiklerimi affediyor

BİRKAÇ KÜSÜR GÜN
Ne kadar yaşadım ben, kaç küsur gün diye sorsalar hesaplayacak günlerim nerede kaldılar. Kilitli sandıkların, kilitleriyle buluştukları an ve dakikalarını hesaplamalarıyla aynı şey mi acaba diye hesap yapmak da nedir? Usulca dizlerine çöküp, yaşama sevincinin nasıl elde edildiğini öğrenmeye çalışmak

YEŞERMEK
Tohumlarımdan bir adım daha ilerisi boy ölçüştüğüm fidanlarından, budaklarından, ağaç dallarında görmüştüm kendimi. Yeşermek, büyümek için fazladan hayranlık duymak, bakmak için her bahaneye sığınmak ve olduğun yerden bütünlere kafa tutmak demekti. Yazıya dökülmeden önce içinde çiğnediklerin, güller

UYKU
Yarı ölüm dediğimiz, tanrıyla el ele tutuşmak ya da en eski haline uzaktan bakmak gibiydi uyukladığım sabaha karşılar. Yatağım olmayan yerlerde göz kırpmadan beklediğimi gün ışığında çıktığım yolculuklardı soğuk eşliğinde evime doğru. Maskeli bireylerden yüzümü gizlemiştim o şafak vakti. Kendime bak

HAYALET
Dumanın etkisiyle silkinmeye çalışan beyin kıvrımlarımla kafamın kendince saniyelik durmasını düşünüyordum.
An denen felaket şeyin öpüyordum dudaklarından. O an donmuş beyin kıvrımlarımla sarsılıyordu ruhum, işte diyordum sen şu an susuyorsun, beynin sağır olmuş çıldırıyor. Bunları yazarken klavye