Lavinya Dergisi

BİR EFLATUN ÖLÜM
Arşiv

Eski Yazar Yazıları

Baharın serinliği yüzümü kesiyor. Savrulan eteklerim bacaklarıma dolanmış. Kollarım bütün kudretiyle göğü kucaklamaya davranmış. Sımsıkı avuçlarımdan uzayan tırnaklarım etime batıyor. Uçuyorum. Bir göçmen kuşun kanadından bakıyorum yeryüzüne. Yeşilin her tonu alabildiğine mesken tutmuş, çarpan dalgaların sesi kulaklarımda çınlıyor. Birazdan yere çakılacağım, biliyorum. Acaba önce hangi hücrem ölmeye başlar? Kaç kemiğim kırılır kalbim dışında. Kalbim atmayı unutalı çok oldu. Kirli çarşaflara dolayıp ellerin kucağına teslim ettiğim günden beri benden ayrı. Ayrı topraklara kök salmışız. Sel suları alıp sürüklemiş adını bile unuttuğum kıtalara ruhumu. Bazı geceler tutunmak isterken kayardım olduğum yerden. Koşarken sert kayalara çarpardım mağlup telaşlar arasında kan ter içinde sıçrardım. O an bütün odayı boşluk hissi kaplardı. Şimdi merakına yenik düşmüş çocuklar gibi atıldım, bıraktım kendimi maviliğin eşsiz sonsuzluğuna. Gözbebeklerim büyüyor hissediyorum çakıldığım yerde kirpiklerim dans ediyor. Gözümün önünden hiçbir anı zerresi geçmiyor. Bir karıncanın yürüyüşüne dökülüyor son gözyaşım. O an anlıyorum, yaz gelmekte ben gitmekteyim. Gün dönüyor eflatuna çalıyor gökyüzü. Anılar yok, acı geçmiş. Çatlamış dudaklarımdan iki hece dökülüyor. Bir şarkının son sözünde yeniden doğuyorum.