Lavinya Dergisi

MUCİZEYE BAKMAK
Arşiv

Eski Yazar Yazıları

Bir gün hiç beklemediğiniz anda kapınızı çalar biri. Sizin o kapıyı açmak için atacak bir adımınız dahi kalmamışken... Belki ellerinde çiçeklerle gelmemiştir ama içindeki boşluğu doldurmak istediği gözlerinden bellidir. Hissedersiniz. Bu defa farklı dersiniz. Kalkıp kapıyı açmak için can atarsınız. Göğsünüz sıkışmaya başlar her bir adımınızda. Yüzünüzde bu sıcaklığı en son ne zaman hissettiniz hatırlamazsınız bile. Attığınız her bir adımda ondaki boşluğun dolduğunu fark edersiniz. Ona kapıları sonsuza dek açtığınızda kalbinizdeki dağınıklıktan birazcık utanırsınız. Ama o hiç yabancılık çekmez. Çünkü kendi dağınıklığını sizinle birlikte toplamaya gelmiştir. Boğazındaki düğümleri tek tek çözmek, geçmişinden geleceğine takılan tüm engelleri bir bir yol kenarına itmek için sizi seçmiştir. Elinizi uzatmaya korkarsınız önceleri. Öncesi har olan duygularınızı bir de o körüklesin istemezsiniz. Ama o ateşlerin içinden duyduğunuzda o sesi, yanacağınız aklınıza bile gelmez. Onun bakışındaki masumiyetle tüm günahların cehennemi bile dizginlenmiş olur. Sizi anlamadan kendi cennetinin içine çekiverir. Onun bahçesindeki çiçeklerin kokusunu, ondaki ormanların yeşilini sunmamıştır size hiçbir memleket. Onun göğündeki gibi parlak değildir yıldızlar hiçbir gece. Ve onun sabahındaki gibi aydınlık değildir hiçbir mucize. Mucize. Şimdi nasıl tılsımlı bir kelimedir sizin için. Hiç görmeyen birine ışık olsun istersiniz mucizeniz. Hiç duymayan birine sonsuza dek haykırmak istersiniz. Görmek isteyene, yaşamak isteyene mucizeler hep var. Siz mucizelere inanır mısınız? Ben inanırım..