Lavinya Dergisi

İYİ Kİ DOĞDUM!
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Aslında maviyi severim ben. Denizi, yosunları, güneşi… Kumlara yalın ayak basmayı, rengârenk halhalları, dalga sesi eşliğinde okunan kitapları, savrulan saçları, efil efil etekleri, külah külah dondurmayı. Sevdiklerim bana “Yaz” der. Sen yaz mevsimine aitsin. Bazıları bilir, bazıları bilmez... Lakin kış çocuğuyum ben, en uzun gece doğmuşum. Soğuk, kar, kış, ayaz, yeni yıla bir kaç kala... Sırf kışın doğduğum için bile olabilir. Kış mevsimini de severim ben. Her yıl yaş almak keyifli gelir bana. Rengârenk halhallar yerine, renkli bereler takmak. Kardan adam yapmak, burnunu havuçla doldurmak. Gözlerini kömür ile süslemek. Şimdilerde kömür yok gerçi, o çocukluğumdaki bir detaydı, diğerleri gibi. Merak edenlere, diğerlerini: Her yıl kutlanırdı benim doğum günüm. Evde yapılan pastalar, mumlar, kahkahalar… Sonra dilenen dilekler. Şirinleri bilir misiniz bilmiyorum. Ben şirine olmayı çok dilemişimdir. Sonra çizgi filmin başlangıcında geçen “Uslu bir çocuk olursanız belki siz de şirinleri görebilirsiniz.” sözü üzerine susmuşumdur. Ne kadar uslu bir çocuk oldum ya da sustum bilemiyorum! Belki de şirinleri göremeyişim onca dileğin üzerine, uslu olmayışımdandı. Kim bilir? Doğum günü pastalarımdan da çikolatalı olanı sevmişimdir. Zaten kış ortası şimdiki gibi meyve şöleni ile yapılabilecek pasta, seçenekte yoktu ki. Çikolatalıya el mahkûmdu. Mevcut ile mutlu olmayı bilen çocuklardık biz. 80 'ler kuşağı. Susam sokağı izleyen, şıp sevdi sakızı çiğneyen, pop müzik dinleyen. Kız çocuğu az bulunan sayıca erkek üstünlüğü olan bir aileydi bizimkisi. Ben annemin tabiri ile beyaza çalan sapsarı saçlarımla pek bir nazlı olmuşum bu azlık vesilesi ile. Sayısız ve boy boy oyuncak bebeğim, gipürlü, şifon, pamuklu dolaplara sığmayan elbiselerim, renk renk ayakkabılarım da cabası. Belki şimdiki bitmek bilmez moda sevdamın temeli de o yıllardı. Sonra hep çok okurdum, yazardım. İşte yine yazı serüvenimde çocukluğuma dayalı. Yılın en uzun gecesinde gelen hediyelerden en çok kitap mutlu ederdi beni. Kâğıt kokusu. İtiraf edeyim birde ojeler, simli olanlarından. Aynaları da severdim ben. Hala seviyorum. Birde yolculuk etmeyi. Yay kadını işte. Özgür ruhlu. Hayatı seviyordum. Hayatı seviyorum. Gün geçtikçe değişen çizgilerimi, valizime koyduğum anları, anıları, hayatıma aldığım insanları, bazen gülmeyi, bazen ağlayabilmeyi, yumuşak içim white chocolate mocha'yı, midye tavayı, martıları, şiirleri, Nazım ve Piraye sevdasını... Ha! Unutmadan hala şirinleri... Neyli olacak bilmiyorum pastam ama bir mum daha üfleyeceğim yakında. Ne dileyeceğimi de kestiremiyorum. Yine azıcık uslu olmayı mı denesem? Bir yandan da hala bir şirin göremedim diye düşünmeden edemesem de. Kendime defalarca diyorum ki; “İyi ki doğdum...”