Lavinya Dergisi

YALNIZ SENFONİ
Gülşah DEMİRCİ

“Susup içime döktüğüm cümlelere boğazımdan geçiş yok Parmak uçlarımla konuşuyorum, duyuyor musun?”

Şefkatin terk ettiği bir kentte, gece katran karası… Ürperir nereye gittiğini bilmeden Kaldırımları arşınlayan hayallerin Ve her biri çaresiz toslar Issız sokaklarda ansızın karşına dikilen duvarlara Gece yontarak sivriltir yalnızlığı Ve batırır göğsüne etrafındaki boş kalabalığın Oturur kalır kalbinin penceresinde Sabahlara kadar yolunu gözleyen efkâr Rüzgârın uğultusunu da bastırır iç sesin Ve dinletir melodisini ruhunun karanlık bestesinin Özlemlerini vurur yüzüne Bir itiraftır bu, aniden ıslanan İri bir gözyaşında… Şimdinin koynunda, sevgiden uzak Aldatmaz mı her insan geleceğini Yakasında dururken geçmişin ruj izi Zamandan da sadakat beklemek olmaz Uykunun tutmadığı gözlerde bir parçalanmışlık… Yağar üzerine sırça kırıklıkları Asıl saplanan ömrüne Bir iç çekişe sığan pişmanlığındır Boş olmasa da yanındaki yastık Dolmayabilir sol tarafındaki boşluk Dört elle sarıldığın yine yalnızlığındır Dünya dediğin koca bir yalana dönüştüğünde Yara almadan dönmek mümkün mü kendine? Hiç bitmeyecekmiş gibi uzanan yolda İnsan insana değil, İnsanlığına varır!