Lavinya Dergisi

İKLİM
Arşiv

Eski Yazar Yazıları

İnsan hiç bilmediği bir iklimde, hiç alışık olmadığı yağmurlarda ıslanır bazen. Islandıkça hisseder bilinmezlerin yükünü. Islandıkça merak eder; bu yağmur kendisinde bir şeyler mi yeşertecek yoksa avucunun içine hapsettiklerini suya mı boğacak? Belki şifa olacak, içinde bir küçük nemlilik bekleyen tohumları harekete geçirecek. Yeniden doğuracak seni, filizlendirip çiçekler açtıracak, en sevdiğin kokuyu bırakacak belki bedenine. Teninin tuzunu eritecek. Yavaşça süzülecek eksik yanlarını dolduracak. Bir güneş çıkıp kurutuncaya kadar seni tamamlayacak belki de, eksik yanına dolacak... Çok ıslatırsa ne olacak? Üşütecek önce, fazlası saçlarında kalacak, buklelerine toka olacak ama sonra düşecek. Bir güneş gelirse seni hiç düşünmeden terk edecek. Güneş seni de ısıtacak, ısıttıkça farkına varmadan yakacak seni, kalbin kararacak, onu çok seven ellerini ondan korunmak için yüzüne perdeleyeceksin, eskiden yüzünden çekemediğin elleri sana dokunmasın isteyeceksin, yüzüne bile yansımasın silüeti. Yağmura ayak uydurmaya çalışırken kendi varlığını unutacaksın. Ya ıslandığınla kalacaksın ya da yandığınla. İhtimal o ki kalamayacaksın. Bilmediğin o iklimde toprağa karışacaksın, hissetmeden iklimin parçası olacaksın. Yağmuruna bile alışık olmadığın iklimin adı sen olacaksın. Hissetmeden hissizleştikçe.