Lavinya Dergisi

SEVMEK, ÖZLEMEK, KAVUŞMAK
Mehmet BOYACI

Kimseye sorma kimse bilmez bende ki seni, Yalnız sen okursun gözlerim de kendini..


Her kelimenin bir tarifi ya da bir anlamı vardır. Anlamı değişmese de  herkesin kendi içinde o kelimeye yüklediği farklı bir tarif vardır. Hissetmek bütün mesele. Seversin ama sadece sen seversin. O anda sevgiyi anlatan en iyi cümle senin dudaklarından düşenlerdir. Senin hissettiklerinden başkası yapamaz sevginin tarifini.
Özlersin mesela. Herkese göre özlemek uzakta olana duyulan bir ihtiyaç iken, sana göre gözlerinizin bir saniye farklı bir noktaya bakışını anlatan bir kelime olabilir. Birlikte yürüdüğünüz ve birlikte bastığınız yoldaki taşa onsuz basmaya kıyamamaktır özlemek kimine göre. Her kelimenin bir manası var ama herkese göre de bir tarifi var. Kimisi özlediğini, seni özlemek gözlerimin dolması demek diye tarif ederken, kimisi de seni özlemek seni sevmekten daha güzelmiş der. Bütün mesele senin ne hissettiğinde gizli. Hiç aşık olmamış birisine hadi bize aşka dair bir iki kelam et demek ne kadar yanlış olur değil mi? Hayatında hiç bir şeye özlem duymamış birisi nereden bilsin bir başkasının sürekli bir yanının eksik olduğunu?
Bir de vuslat diye bir kelime var ki çoğumuzun dillerde ziyan ettiği bir kelime haline geldi. Sevmeyi beceremediğin ve özlemini çekmediğin bir şeyin vuslatına talip olmak hangi kalbe ya da hangi  vicdana rahat gelir ki.
 İşin başında en doğru şekilde yola çıktın mı, helal olana kadar ellerini ellerinden, gözlerini gözlerinden sakındın mı, kalbini verdin mi kalbine girmek istediğine, özlemini gözlerinle birlikte kalbinde hissettin mi, sana göre sevmenin, sana göre özlemenin tarifini yaptın mı yürekten, işte o zaman vuslatı hak ettin. Göğsünü gere gere anlat. Ben sevmeyi buldum, özlemeyi hissettim, vuslatı yaşıyorum diye...