Lavinya Dergisi

YUSUF ÖZTÜRK LAVİNYA'YA KONUŞTU

1) Öncelikle sizi biraz daha yakından tanımamız açısından Yusuf Öztürk kimdir? 1977 yılında Ankara’da doğdum. İlk-orta ve lise eğitimimi tamamladıktan sonra Üniversite hayalimi geride bırakarak ( Edebiyat bölümünü kazanamayan Beden Eğitimi öğretmenliği kazanan biri olarak) Hollanda’ya gittim. Orada ilk yıllarda fabrika işçiliği, garsonluk yaptıktan sonra 2001 yılından itibaren medya sektörüne girdim. 2015 yılına kadar hem gazetecilik, hem marketing menajerliği hem de sektör içerisinde olan radyo programcılığı ve organizasyonlar yaptım. 2015 yılında Türkiye’ye kesin dönüş yaparak biri danışmanlık olmak üzere 2 sanatçının da menajerliğini yapmaya başladım. Daha sonra 2017 yılının ekim ayında ortağım Uğur Özdemir’le beraber Back Drop Yapım ve Menajerlik şirketimizi kurduk. Halen bünyemizde bulunan 9 sanatçının menajerliğini ve farklı bir çok sanatçının da booking hizmetlerini yapıyoruz. 
2) Bir çok ismin menajerliğini yaptınız ve yapıyorsunuz. Yazar olmak aklınıza nasıl geldi. Eski bir hayaliniz miydi? 12 yaşımda ağabeyimin şifreli James Bond çantasının şifresini bularak açıp, bulduğum şiir defteriyle başladı her şey. Çok merak ediyordum o çantada ne var diye. Bende açıp içindekilere baktım. Sonra dalıp şiir defterinde ki tüm şiirleri okudum. Akşam istemsizce elime bir kağıt kalem alarak başladı hikayem. İlk şiirimi yazdım. Ertesi gün yine aynı çantadan aynı defteri alarak karşılaştırdım. Acaba etkisinde kalmış mıydım diye. Kendime has şiir yazdığımın farkına vararak, şiir yazmaya devam ettim. O gün bugün sayısını bilemediğim binlerce şiirim oldu. İlk kitabımı da 17 yaşımda yazdım. Ama yayımlayamadım. Duruyor. Sonrasında hikayeler, rahmetli Levent Kırca’ya verdiğim tiyatro oyunu, kısa film ve uzun film senaryoları hep bir birikim içerisindeydim. Toplamda 7 kitap, 11 film senaryosu, 3 tiyatro oyunum var. Hepsinin bir zamanı olduğuna inanıyorum. Sadece 2013 yılında Şiir Antolojisi 1 ve 2 olmak üzere 2 kitapta (toplu yazarlarla beraber yaptığımız bir proje) 8 adet şiirim yayımlandı. Velhasıl, 25 yıllık hayalimdi. Ve bu zamana kısmet oldu. 
3) Hala aktif olarak menajerlik yapıyor musunuz? Evet menajerliğimiz devam ediyor. Ama biz onu ağabeylik ve yol göstericilik olarak tanımlıyoruz. Yurt dışında uzun yıllar medya ve organize işleri içerisinde bulunmam, burada çok işime yaradı diyebilirim. Çözüm odaklı çalışan biriyim. Pratik çözümlemeler hayatımın her alanında var. Mesleğimi seviyorum ama çokta stresli bir iş diyebilirim. 
4) Yazarlık mesleğinde beklentileriniz nelerdir ? Yazarlık benim birikimlerinin bir bir ortaya çıkmasını sağlayacak. Zamanında yüzlerce makale ve köşe yazısı yazdım. Farklı gazetelerde. Ama istediğim yazarlık tipi gazetecilik alanında değil, hissettiklerimi aktarabileceğim kitap yazarlığındaydı. Bununda ilk düğmesine bastım. Bundan sonra elimde hazır bitirdiğim kitapları sırasıyla yayımlamayı düşünüyorum. 
5) Bu Yola Neleri Düşünerek Çıktınız? Aslında hiçbir şey düşünmedim. Zamanının geldiğini bildiğimden 25 yıllık hayali aktifleştirdim. Şöyle söyleyeyim en güvendiğim kitabımı hala çıkarmayı düşünmüyorum. Onunda bir zamanı olduğuna inanıyorum. Çünkü, Şizofrenik Haller hiç hesapta yoktu. Birden gelişti ve 90 günlük kısa bir zamanda yazdım. Kurgulaması ve yayına alınması da 5 ay sürdü. Hadi dedim başlayayım.. Ve başladık. 
6) Sizi bu yolda zorlayan şeyler nelerdir, Bunlarla nasıl başa çıktınız? Aslında zorlanmadım. Çünkü o zorlukların farkındalığını bilen birisiydim. Ve çıkacağınız zorluğu bilirseniz, ona göre rahat hamleler yapabiliyorsunuz. 
7) Kitabınızda çok farklı şeyler anlatıyorsunuz, Bunlar sizin hayal gücünüzün sınırlarının olmadığını gösteriyor. Bu konu hakkında ne söylemek istersiniz? Aslında birikimler diyebiliriz. Çocukluğumda babamın aldığı gazeteleri okumayla başladı. Sonrasında gazete aşkım devam etti. Ve gün geldi gazeteci oldum. Farklı 3.sayfa haberleri hep dikkatimi çekti. Daha sonra yaşanmışlıklar var. Ve ülkemizin yaşadığı sorunlar. Ve kendi yaşadıklarım. Bunları makale olarak yayımladım. Köşe yazarlığı yaptığım dönemlerde de kısa cümle kuran ve sıkmayan bir yazı akışım oldu. Bu birikimler ve günümüzde insanların maalesef çok okumadığını bilmem benim Şizofrenik Halleri yazmama vesile oldu. Dikkat çeken bir senaryo gerekiyordu bana. Bir uçak yolculuğumda çocukken yaşadığım bir olay geldi aklıma ve not defterime (telefon) “amcamların evinde yaşadığım gölge olayı” diye not düştüm. Bu arada aylık ortalama “bin” adet not yazı ya da şiir kaydediyorum. Aradan birkaç hafta sonra, İzmir’den Denizli’ye gidecektim. Ya uçakla aktarmalı ya da otobüsle. Otobüs yolculuğunu çok seviyorum. O gün yola çıktığımda “klasik olarak” cama kafamı dayayıp düşünmeye başladım. (Geçtiğimiz yıl temmuz ayı) klıma yazdığım not geldi ve kitabı yazmaya başladım. Yaklaşık 3 saatte kitabın 40 sayfasını yazdım. Sonra yine başka bir yolculukta devam etti. Uçakta, arabada, otel odalarında yazıldı bu kitap. Hepsi telefonla. Ağustosun son haftası Antalya Kaş’ta manzaralı bir otel odasında diz üstü bilgisayarla toparlamasını yaptım. Ve 3 gün sonra kitabın kurgusunu yaparak bitirdim. Aslında kitapta anlatmaya çalıştığım her şey günümüzde maalesef yaşanıyor. Ben bunlarında biraz altını çizmek istedim. Hayal sınırlarının ve zekamızın farklı kullanılabileceğini de.. Aslında çok şey anlatıyor.. Ve son cümle esprili olarak şöyle: Güzel ve keskin hayaller kurabiliyorum.. 
8) Size bu yola çıkarken ilham veren şey nedir ? Destek olanların desteği size ne gibi hisler kattı? Burada parantez açmak istediğim birisi var. Ve ilk kez bu kadar geniş cevap verdiğim bir röportaj olacak. 2004 yılında aynı dergide çalıştığımız Tahsis yapan Kemal Kıra’a o yıllarda söz vermiştim. Bir kitap çıkarırsam editörü sen olacaksın abi diye. Ve Kitabı bitirdiğim günün ertesi buluştuk hasret giderdik. O da İstanbul’a benden daha erken gelmiş. Bir yayınevinin editörlüğünü yapmış. Sonra da Kim Milyoner Olmak ister Yarışmasının editörlüğüne başlamış. Kitabımı ona emanet ettim. Tashihini yaptı ve 1 hafta sonra hazırladık. Yaklaşık 4 ay sonra Hayy Kitapla anlaşmaya vardık ve kitabı çıkardık. Kitabı ilk eline aldığında benden daha heyecanlıydı. Çok sevindi. Ve bana çok güvenirdi. 3 mayıs günü buluşup Şizofrenik Haller 2 ‘nin zamanını konuştuk ve bitirmek üzere olduğumu söyledim. Plan yaptık. 8 mayıs Çarşamba günü Sinop, Samsun ve Rize olmak üzere 1 haftalık Karadeniz turu yapıp işlerimizi halledecektik. Birde Dizi yazmaya başlamıştım ona da çok heyecanlanmıştı. “Beyim” bir an evvel yapalım dedi.. Beyim.. 6 mayıs akşamı vefat ettiğini öğrendiğimde çok ama çok üzüldüm. Hayat bu kadar kısa ve yorucu. Onu anlatabilme sınırım yok.. Çok özel adamdı çok.. Bu kitabın en önemli durumu bu olaydır. Önceki ilhamları bilmemde sonrakiler hep o olacaktır. Şizofrenik Haller 2 hikayesini anlattığımda, gözleri parlayarak “gol olmuş beyim “ demişti.. Nur içinde yat abi… 
9) Bundan sonra ki planlarınızdan bahseder misiniz? Emin olun çok farklı ideallerim var. Farklı bir adamım. Yetişmeye çalıştığım her yere yetişme gayem var. Kitaplara devam edeceğim. Dizi yazıyorum. Ama film yönetmenliği de yapmak istiyorum. Yazdığım bir senaryonun ama.. Halen şirketimiz menajerlik ve müzik yapımcılığı yapıyor. Dijital müzik dağıtımcılığına da başladık. Ticari haricinde isteklerim daha güzel. Geçenlerde Kocaeli Üniversitesine verdiğim bir projeyle bu yıl yetişirse başlayacağımız bir etkinliği tüm Türkiye’ye yaymak istiyorum. Hepimizi ilgilendiren bir proje. Bu proje detayları netleştikten sonra yine hepimiz ve çocuklarımız için yapılacak olan bu projeye öncelikle sizlerin desteklerini bekliyoruz. Son nefesime kadar iyi şeyler yapmak istiyorum. Yani, sadece iyi şeyler… 
10) Okumaktan keyif aldığınız yazarlar kimlerdir? Ya da size yazdıran ilham aldığınız sanatçı, şarkı var mı? Çok var. Çok farklılıklarda var. Sadece kitabı yazacağım dönemde etkilenmemek için bayadır kitap okumuyordum. Ama kitabımın çıktığı günden bu yana devam ediyorum okumaya. Can Yücel, Nazım Hikmet, Necip Fazıl, olmazsa olmazlarım. Yaşar Kemal, Sabahattin Ali, Ahmet Hamdi Taşpınar, Halit Ziya Uşaklıgil, Yahya Kemal Beyatlı o kadar çok var ki.. Son dönemler, Oğuz Atay, Sunay Akın, Azra Kohen, Elif Şafak gibi bir sürü isim. Çok farklı kitaplar okuyorum. Hepsinin ismi de gelmiyor aklıma. Zülfü Livaneli’nin kitapları da güzeldir. En son okuduğum kitap ise Selçuk Aydemir’in Evrak- Kürek çok keyif aldım. Şarkılarda da öyleyim. Her tarzı dinlerim. Türkü vazgeçilmezim Ama Rap’te dinliyorum. Caz’ı çok dinlerim ama R&B’de dinliyorum. Ama kitabımı yazarken en çok Cafer Nazlıbaş’ın kabak kemanesiyle yaptığı soloları dinledim. 
11) Kitabınızın ismine nasıl karar verdiniz, bence en zorlanıcı durumlardandır ? Geçenlerde kullandığım sosyal medya mecralarından aldığım bilgiye göre. 2014 yılında bu ismin etiketini kullanmaya başlamışım. Aslında ismi vardı, ismi üzerine kurgulandı diyebilirim.O yüzden kolay oldu. 
12) Kitabınızdan çok büyük alıntı yapacak olsanız, ne söylersiniz? Var olan bir zekamız var. Bu zekayı doğru kullandığımız sürece sıkıntı yaşamayız. Çocukluktan başlayan bazı dengesiz yaşantılar ve olaylar gelecekte karşımıza çıkabiliyor. Çozuklarımızın eğitimine lütfen özen gösterelim. Okul eğitiminden çok aile içi diyaloglar önemli. Çocuklarımızın dinlemesini ve konuşmasını 
13) Kitabınızı daha çok kime öneriyorsunuz? Daha çok genç nesile hitap edeceğini düşünüyordum ama gelen tepklierde orta yaş üzeri çok insandan olumlu tepkiler aldım. Çünkü, hepimizin yaraları var. Çocuklukta, gençlikte yaşanmışlıklar. Gençler daha çok aksiyon olarak orta yaş ve üzeri yaşanmışlıklar olarak okuyor. Farklı ve zengin içeriği olduğunu düşünüyorum. 
14) Siz kitabınızı yazarken neler hissettiniz? Sayfalara sığmaz.. Ama kısa kısa geçeyim. Veysel’in annesinin öldüğünü yazarken yarım saat hüngür hüngür ağladım. Kısa zaman önce annemi kaybetmemi yaşadım. O duygularla yazdım. Kitabın içeriğinde yüklediğim tüm karakter isimleri hayatıma giren insanlar. Mesela Veysel can ciğer kardeşim gibidir. Nilgün keza öyle. Ve diğerleri her birini işlerken onlara yüklediğim yeni karakterlerin heyecanını yaşadım. Kitabın geçtiği tüm yerlere gittiğim için yazarken o yerleri hayal ederek yazdım. Bu kitap ileride dizi ya da film olursa anlatacağım çok farklı şeyler olacak.. 
15) Lavinya Dergisi olarak bizim sorularımız bu kadar, Vakit ayırdığınız için teşekkürler. Okurlarımıza ve okurlarınıza son olarak söylemek istediğiniz bir şeyler var mı? Okumayı destekleyerek, bu röportajı yayımlayacak olan tüm Lavinya Dergisi ailesine teşekkür ediyorum. Diğer çıkaracağım kitaplarda ve projelerde tekrardan kapınızı çaldığımda görüşürüz umarım. İsterim.. :)